Ben çok saf bir adamım. Bunlar Hacı Baba derler de işi büyütürler. Söyleyeyim deliliğimden, birkaç tane anlatayım, siz de beni tasdik edeceksiniz:
Camide var belki bin kişi. Diyorum:
-Ey gençler, sakın ha babanızın sofrasına oturmayın. Sakın ha, babanızın izinden gitmeyin.
Kimsede ses yok. İzinden gidilecek baba, nerdesin? Sofrasına oturulacak baba nerdesin? Uzat elini öpeyim! Niye çocuklar benim arkamdan gelmesin diye feryat etmiyorsunuz? İstisnalar kaideyi bozmaz.
Diyorum kendi kendime:
-Sen şaşırdın mı, niçin çocuk babasının izinden gitmesin? Çünkü babanın sofrasında Besmele çekilmiyor. Bismillahirrahmanirrahim denmiyor o sofraya. O sofrada aklî dengeyi, şuuru bozacak melânet vardır. İzinden gidersen, meyhane, kumar, batakhane.
Gitme yavrum onun izinden. Gel seni İslâm’ın izinden yürüteceğim. Gel yavrum, gel delikanlım, öpeyim gözlerinden. Hz. Muhammedin yolundan yürü. İslâm’ın yolundan yürü. Yürü yavrum sen, Hak Resûl’ün izinden yürü.
Hz. Muhammed’in izinden gitme. O izden gidenlerin elinden, dilinden zarar gelmez. Hz. Muhammed’in yolundan gidenler anneye-babaya itaat ederler. Anneye-babaya, vatana, millete hayırlı evlât olurlar. Çevresine iyilik yaparlar. Yol, Allah’a giden yol: İhdinassıratel müstakim. Allah ihvânımıza feyiz versin, aşk versin, sevgi versin. Razı olduğu iyilikleri üzerimizden almasın.
İstiyorum arkasından gidilen, sofrasına oturulan bir baba. Candan içre sevilen bir baba istiyorum. Öyle bir baba istiyorum ki, helâl lokma ile çocuklarını, evini besleyen, hayatına haram, yalan girmeyen örnek bir baba. Çocuklarına elini uzatan, memleket ve millet için hayırlı evlat yetiştiren baba istiyorum. Manevî mesuliyetini idrak edip, çevresine ışık tutan baba istiyorum. Çevresini aydınlatsın, aç varsa doyursun. Sa’y ü gayret etsin. Veren el olan baba istiyorum. İnşaAllah bu babaları Allah bize ihsân eylesin.
Allah hanelerinize huzur versin, sevgi versin, bol muhabbet versin. İyi baba, saadeti evinde bulan baba. Çocuklarını iyi yetiştiren, ailesine iyi muamele yapan.
Hanımlar size Allah’ın birer hediyeleridir. Kader kalemiyle yazmış, onu sana hediye etmiş. Sen gezersin, dolaşırsın, deşarz olursun, konuşursun arkadaş, ahbâb u yâran. O, 60-70 metrekarenin içinde sabah erkenden kalkar, çocuk bakılacak, beslenecek, ev temizlenecek, yemek pişecek, çamaşır yıkanacak, adam gelecek, vs. bin sıkıntılarla.
Sen gene akşamdan gelir, ceketini asar yatarsın, konuşursun, gezersin. Onun gene sırası yatmaya gelmez, işini bitirememiştir. Her gün aynı işle meşguliyet! O da kolay bir şey değildir.
Öyleyse, senin kaderine teslim edilmiş, sana Allah tarafından hediye edilmiş şu hanımını elinin tersiyle itme yahu! Kırma onun gönlünü! Allah’ın hediyesi sana. Sofranı güzelce kurmuş. Eline sağlık hanım de, Allah razı olsun, de. Çamaşırını ütü yapmış, “eline sağlık, ne kadar güzel”de. Yatağını hazırlamış, yiyeceğini öyle.
Sen hâlâ tepeden bak, “Ben adamım, ben erkeğim...” Hay erkekliğin ne olsun senin!.. Erkeğim diyeceğine insanım desene yahu! Gelin dostlar hanelerimizi huzurlu, sevgi dolu, tatlı dilli, iyiliklerin evi yapalım.
Bir dostun sana bir hediye verse ona çok dikkat edersin. Bir dostum bana bu tesbihi verdi. Kaybetmekten öyle korkuyorum ki! Elimde gördü mü seviniyor. Hacı Baba, benim tesbihi çekiyor, diye. Allah bir hediye vermiş, ondan çocuk da veriyor sana. Allah’ın hediyesi, kader kalemiyle yazmış.
Tatlı dilimizi herhalde mezara bırakacağız. Ama mezarda, ben görmedim öyle diyorlar, münker, nekirin kulakları hiç duymazmış. Tatlı dil orda hiç geçerli değil. Gelin bu tatlı dili, cân bedende iken burada kullanalım. Ailemize, anamıza, babamıza, dostumuza tatlı dilli olalım. Tatlı dilin yaptığını silah yapmaz.
Tatlı dilinin onda birini kullanan varsa gözlerinden öpeceğim. Bu insanlar niçin tatlı dilini kullanamaz? Gurur var ya! Gurur kullandırmaz. Anneciğin yahu. Al bağrına bas, anneciğim seni çok seviyorum,benim annem, de. Babacığım seni çok seviyorum. Hanımına öyle.Allah’ın hediyesi. Dövmek için değil, sevmek için vermiş sana onu Allah, ama nerde! Gurur, kibir, azamet, gerile gerile oturma.
Gelin hanelerimize sevgi getirelim. Tatlı dil, güler yüz getirelim. Hoşgörülü olalım. Tenezzülde tevâzuda yarışalım. Tatlı dilimizi sonuna kadar kullanalım. Niçin, niye, nedenlere takılıp kalmayalım. Allah bize anlayış versin. İnsan deyip de geçme, insan çok kıymetli varlıktır.
Sonra avam-ı nas gibi mezarlıktan öte Allah aramaya gidenler belki eli boş kalır. Gelin Allah’ı Peygamberi burada halledelim o işi. Gelin dostlar tevhît edelim. Sevelim, sevilelim, dünyâ kimseye kalmaz.
Gençler!
Manevî mesuliyetimizi idrak edenlerden olalım. Görevlerimizi bilelim. Vatana, millete karşı görevlerimiz vardır. İnsanların hayırlısı, memleketine, milletine hayırlı olan insandır.
Bir insan akli dengesini bozar, hastalanır, memleketin sırtında asalak olur. Ama çalışırsa vergisini verir, etrafına faydalı olur. Ailesine, çocuklarına hayırlı olur.
Biz ehli tevhîtiz. Ehli tevhît olan canlar, asalak değildirler. Kimsenin sırtından geçinmeye kalkma yavrum. Veren el, alan elden hayırlıdır. Onun için "ve en leyselil insani illa masae.” İnsan sa’y u gayret etmedikçe insan olamaz. Mücadele edecek, veren el durumuna gelecek. Vatanımız ancak çalışkan insanların omuzlarında yükselecektir. Allah hırsızların eline düşürmesin, ona karışmam artık, ne yapalım!
Allah kendinden korkan, Hakk’ı bâtılı seçen, iyi-kötüyü fark eden, adımını göre göre atan hayırlı insanlar zümresine ilhak eylesin. Allah bu millete acısın. İyilik versin bize. Allah çok çok iyilikler versin, aşk versin, sevgi versin. Allah hepinizden razı olsun.
Efendimizin ruhu için, ve kâf ve ehl-i îmân ervâhı için, geçmişlerimizin ruhları için lillahi’l Fâtiha.
HACI BABA
Varlığın, benliğin Hakk’a perdedir.
İsbat et ilmin, iraden nerdedir?
Merhamet et, bunlar Hakk’a perdedir!
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
Hidâyet Mevlâ’dan âşığa gelir.
Sevdiği kuluna Mevlâmız verir.
Mevlâ’sı kulunun kalbini bilir.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
Kalblere şâhittir Ulu Mevlâmız.
Yoluna feda baş ile canımız.
Sultanlar sultanıdır cananımız.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
Hak yola canımız eyledik fedâ.
Can sultanım bizleri etme cüdâ.
Tecelli zatın ile eyle ihyâ.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
“La havfun aleyhim” sırrını açtın.
Aşkını, zevkini kalbe nakşettin.
Gönlünüzde ancak ben varım dedin.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
Sen bize vallahi cân u cânânsın.
Sevgili kulun kalbine sığansın.
Dostuna yâr, gafile de ağyârsın.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
Bütün varım tecellî sıfatındır.
Bize hidâyet zikr-i ilâhındır.
Aşk ile salât kulun mi’racıdır.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
İlâhî derdimin dermânı sensin.
Ya Rabbi! Gönlümün sultanı sensin.
SABRİ’nin enfüs, âfâk mihmânısın.
“Re’sul hikmete mehafetullah”dır.
5. 9. 1982
Telif Hakk © Tasavvuf Derneği
Tm Haklar Sakldr.
Kategori:
Sohbetler
Anahtar Kelimeler: Yok
aretle:
nceki Sayfa (3/4)
[ Geri Dn ]