Ehl-i Sünnet olmayanlar, Melâmî olamaz
Kur’an yolundan gitmeyenler, huzur bulamaz
Şeriatı olmayan, hakikate eremez
Yürü yavrum, sen, Hak Resûlün izinden yürü
Birbirinden ayrılır mı!
Muhterem Dostlarım!
Bir gerçeği size ifade etmek isterim: Şeriatla hakikati birbirine ters düşürmüşler. “Şeriatla hakikat bir yerde olmaz.” ifadelerini kullanmışlar. Nâehil olanlar, hile ile başa gelmişler veya getirilmişler.
Öyle ifadeler kullandılar ki bunlara bizzat şâhidim. Değil tevhid etmek, küfrü gerektiren kelimeler kullanıldı. Öyle ifadeler ki helâli haram itikat etme, farziyeti inkâr etme gibi. Biz 45 seneden beri bu mücadeleyi vermekteyiz.
Bir çok hurafeler uydurmalar. Pîr Seyyid’in telkinine ters düşmeler. Sohbetteyken namaza kalkmamak, “İşte biz şimdi huzurdayız, lüzum yok.” demeler. “Kadınlara namaz kılmak, oruç tutmak farz değil” gibi ifadeler kullanmalar. Kadını şeriat örtüsünden çıkartarak, kadın erkek karışımı toplantılar yapmalar…
Bu olaylar karşısında cephe alıyorsun, böyle olmaz, diyorsun, “Hocadan zaten ehl-i tevhid olmaz. Bak, hocanın hakikatten haberi yok.” diyorlar.
Onlarla bu mücadeleyi verirken, “Şeriatsız hakikat olmaz.” derken; bir taraftan şeriatı bulup hakikatten haberi olmayanlardan da ne hakaretler, ne taşlar yedik.
Biz iki arada kaldık. Çok şükür Hak mürşidin himmeti, dostların da sâdıkane hizmetleri bizleri bugünlere ulaştırdı.
Bazı yörelerde Melâmet sıfırlaşmıştı. Bazı yerlerde yüzde onlarda iken, Hak mürşidimin himmetleri doğrultusunda 1960’tan bu yana geceyi güne katarak yapılan büyük hizmet, gösterilen sadâkat neticesi şu anda dostlarımız, randımanı yüzde yetmişlerin üzerine çıkardılar.
Şeriatsız hakikat olmaz. İhvanımız şeriatın ahkâmı ile güzel ahlâkla tevhide hizmet vermekteler. İhvanımız abdestlidir. Sigara dahi içmezler. Toplantılarımızda, sohbetlerimizde sigara içilmez. Belki hiç içilmez, ama terk edemeyenler de olabilir. Sigaranın, içenlere maddî ve mânevî zararı vardır. Biz herkese içmemeyi tavsiye ediyoruz. Şayet içiyorsa da onu darıltıp kıracak değiliz ya!
Şeriatın ahkâmına, erkân ve adabına can ü gönülden bağlıyız. Eksikliklerimizi telâfi etmek birinci görevimizdir. Bütün kemâlatımız, varlığımız Hakk’ındır. Eksiklikler nispet varlıklarımızdandır yâni nefsimizdendir.
Muhterem Dostlarım!
Hiçbir hocanın, mürşidin sözleri, Kur'an-ı Kerîm’e dayanmadıkça bize rehber ve delil olamaz. Peygamber Efendimiz (s.a.) buyuruyor ki: “Kur'an-ı Kerîm’e dayanmayan veya Kur'an-ı Kerîm’de karşılığı olmayan hadisler benden değildir!” Onun için sahih olmayan hadislerden sakınmak gerekir. Nerde kaldı ki namazda, oruçta, hacda, zekâtta, farzda değişik ifadeler kullananları rehber kabul edeceğiz… Allah korusun!
Muhteremler!
Şu iki zümreye darılamıyorum, ama gönül koyuyorum. Darılamadığımın sebebi, yanlıştan dönecekler diye. Gönül koymamın sebebi hakikate neden ve niçin itiraz ediyorlar?
Bu iki zümre:
Birisi, şeriatı alıyor, ama şeriatın hakikatini kabul etmiyor.
Yapma dostum! Beden, ruhsuz olur mu? Şeriat-ı Muhammediye bizi öyle bir hakikate çekmektedir ki tarifi mümkün olmayan bir hakikat.
Hakikatsiz şeriat iddia edenler, plastikten yapılma meyveler var ya, onlar gibidir. Bütün meyveleri yapmış, bir meyveliğin içerisinde masanın üzerine koymuşlar. Gözün gördü mü imrenirsin, ne kadar güzel meyveler, diye. Bunların hakikati yok. Hakikati nedir? Onun aslıdır. O, gücünü kuvvetini, topraktan, güneşten alacak. O zaman diline, damağına faydalı olacak, lezzet verecek.
Şeriatı da hakikatten ayırmaya kalkarsan, aslından ayırmış olursun ki bu asla, aslı gibi olmaz ve bunda huzur bulamazsın, zevk, lezzet bulamazsın.
İç temizlik yapmadan, Hak mürşidin emrine itaat, telkinine sadâkatle al denileni alıp at denileni atmadan Ledün ilminin hakikatine ulaşmak mümkün değildir.
Hasan Fehmi Efendi buyuruyor ki:
Gerek âlim gerek zahit
Ki bilmez nefsini hem tahkik
Onların imanı hep taklit
Eder inkâr “Ev edna”’yı
Şeriatçıyım deyip de hakikati inkâr etmek ve hakikate cephe almak, büyük bir felâkettir. Ruhsuz beden yürür mü? Öylesini yapmış; parklara, vitrinlere koymuşlar. Konuşur, söyler, güler mi?..
Gelin Dostlar!
Zâhiri bâtından, bâtını zâhirden ayrı göstermeye kalkmayalım. İkisini de imha etmiş oluruz.
İkinci zümre: Hakikat ehliyim deyip de şeriata cephe alıyor.
Dikkat et, ne yapıyorsun? Şeriat, Allah'ın emirleri. Hz. Muhammed (s.a.) insanlara şeriatın ahkâmıyla, ahlâkıyla ışık tutuyor, onları düştükleri karanlık çukurdan kurtarıyor. “Biz hakikate erdik, şeriat gerekmez.” diyenler, dini tahrif ediyorlar, kendilerini felâkete atıyorlar.
Şeriattır dinin nizamını koruyan. Şeriattır; namusu, ahlâkı, dini muhafaza eden.
Şeriatsız yürüme râhe noksandır.
Şeriat; mülk-ü Ahmet’tir, şeriat aynen hakikattir.
Şeriatsız hakikat, bâtıldır. Hakikatsiz şeriat, âtıldır. Lâ ilâhe illâllah, hakikattir. Muhammedün Resûlul- lah, şeriattır.
Allah'a iman edenlere, Allah: “Muhammedime tâbi olun. Taraf-ı âliyemden neyi getirip alın dediyse, onu alın; neyi yasakladıysa ondan kaçının.”[1] buyuruyor. Ümmetine tebliğ ettiği şeriat, Allah'ın emirleri ve nehiyleridir. Alın dediği emirleri farzlar, vacipler, ilâhî emirlerdir. Atın dedikleri de dinen haram olanlardır.
Allah bizi Kur'an-ı Kerîm’in yolundan, Habîbinin ahkâmından ayırmasın.
Amin!..
03. 04. 2005