TD Menü
 Anasayfa
 Sohbet Videoları
 Sesli Sohbetler
 Sohbetler
 Sesli
 ilahiler
 Mektuplar
 Hatıralar
 Öz Geçmişler
 İletişim
 
 
Özlü Söz:Dervişlikten maksat, kişinin Allah ve Rasûlünün istediği bir hayat yaşayabilmesidir.
 
TEVHİDE HİZMET

İzmir, 11. 02. 2010

Esselamualeykum

Çok Muhterem Dostlarım,

Selam, sevgi, dualarla sizlere sonsuz iyilikler dilerim.

Muhteremler,

Sevgili üstadım Ahmet Efendi Hz.’leri buyurdu ki:

“Sabri Efendi, inanıyorum siz bu emaneti koruyacaksınız, muhafaza edeceksiniz. Buna, layık olduğu hizmeti vereceksiniz.”

Bu zat-ı muhteremin nasihatini yerine getirebilmek için ilahiler, mektuplar, birçok sohbetler yazıyoruz, diller döküyoruz. Bazılarınız belki de “Bu kadarı da fazla” dersinizdir. Değil fazla, bütün ömrümüzü tevhide hizmete vakfetsek asla yeterli değildir efendiler.

Elli sene evvel can mürşide biat ettiğimiz zaman aman Allahım neler neler varmış… İlimsiz, irfansız fetvalar, indî manâlar, şeriatı hakikate karşı göstermeler, hakikati de şeriata karşı göstermeler… Bu yolda çatışmalar, siz-biz, niçin-niye, bir sürü nedenler…

Sevgili Dostlar,

Pîr Seyyid Muhammed Nuru’l-Arabî Hz.’leri, Kur’an yolundan yürümüş. Akaid dersleri vermiş. Ehl-i sünnet itikadı ile gönüller fethetmiş. Mali durumu müsait olan dervişleriyle hac yapmış. İslam’ın beş şartına gönülden bağlanmış, bütün dervişanına “Önce Þeriat” demiştir.

3. Devre Melamiliği zuhura getiren Pîrimiz, yirminci asırda bütün tarikatlara ışık tutmuş, hedef göstermiş. O devirde Pir’i tanıyanlar, birçokları elini öpmüş, biat etmişler. Pîrimizden sonra Pîr’in erkanı ile bir müddet devam etmiş, Üsküp’te ve havalisinde Melamet kemalini izhar etmiş. Fakat Osmanlı’nın Balkanlarda, Trakya’da bozulduğu zaman tevhid ilmine, ilm-i Ledün’e birçok batıllar, hurafalar, yanlışlar karışmış. Ehil olmayanlara görev verilmiş. Ordan gelen eski ihvanlardan Pîrimizin izinden gidenlerle tanıştık. Çok iyi, aynen Muhammedî Melameti yaşıyorlardı ve maalesef yanlışa gidenler de çoktu.

Biz elli senemizi bunlarla mücadele etmekle geçirdik. Çok şükür ehl-i sünnet dostlarımızla mürşidimizin telkini üzerine devam ediyoruz.

Hasan Fehmi Hz.’leri çok ağır hastalık halinde, koma halinde Efendimize üç nasihat yapmış. Bu üç kelimeyi  yarım saatte söylemiş. Nitekim o gece de vefat etmiş. O kelimeler:

“Oğlum Ahmed,            Þeriattan ayrılma

İhvan arasında tefrika yapma

Nasıl aldın öyle ver.”

Başı düşmüş, Efendimiz de ağlayarak yanından çıkmış, hatta köşebaşına kadar ayakkabılarını eline almış da yürümüş.

Efendimiz bu üç nasihatını bizim gönlümüze nakşetti. Bu bozuk düzene karşı oğlu Hasan Fehmi Efendi’yi İmam-Hatip’te ve sonra da Libya Þeriat Fakültesi’nde okuttu. Biz de mürşidimizin nasihatıyla iki oğlumuza İmam-Hatip ve İlahiyat okuttuk. Bu bozuk düzene dur diyebilmek için gecemizi güne kattık. Çok şükür mürşidimizin telkini ve nasihatı üzerine hedefe yürümekteyiz.

Belki aklınızdan geçer ki: Hedef nedir?

- Hedef, Kur'an ile yürümek. Þeriatın bütün kurallarına gönülden bağlanmak. Hak

mürşidin emrine itaat, telkinine sadakat ile dervişanı hidayet olunan yolda Allah'ın izniyle yürütmek.

Bir olayı da anlatmadan geçemeyeceğim:

Þeriatı olup da hakikatten uzak olanlar, bize taş attılar ve hâlâ atmaktalar. Hakikate erdim deyip de şeriattan uzak olanlar, onlar da bize taş attılar ve atmaktalar. Çok şükür bizler Hak dostlarla beraber hem şeriat hem de hakikatle yürümekteyiz.

Hem şeriat, hem tarikat hem hakikat marifet

Bir melâmiden zuhur etti bu hikmet madeni

Çok şükür taş atanlar, yoruldular. Eskisi kadar hedef olmuyoruz, ama rahat da değiliz.

Gelsinler; şeriatı hakikatle süslesinler.

Gelsinler; hakikatteyiz diyenler de hakikati şeriatla giydirsinler.

Sakın soyma anı nâmahrem içre

Yüzü suyu hayasıdır şeriat

          Þeriatsız yürüme râya noksandır

Þeriat mülk-i Ahmed, şeriat aynen hakikattir.

Taş atanlara taş atmıyoruz. Onların suçu yok, fakat taş attıranlara darılıyoruz. Namaza, oruca, hacca, zekata karşı göründüler. Allah böylelerin şerrinden cümlemizi korusun.

Çok şükür dostlar, huzurdayız, Pîr’in yolundayız, izindeyiz. Hakikate sarılarak Hakk'a sarılıyoruz. Meratib-i tevhid ile, fenafillah ile kurb-i feraize varıyoruz. Ahkam-ı Þer’iyye, ahlak-ı Muhammedî ile kurb-i nevafile Hz. Muhammed’in mülküne giriyoruz. Üstadımız urucun, nüzulun yollarını açtı.

Ledün ilminin ana temeli, Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasulullah’tır. Lâ ilahe illallah’ta üç mertebe vardır:

Nispet fiilden fiilullaha

Nispet sıfattan sıfatullaha

Nispet vücuttan vücudullaha geçiş vardır. “Mûtu, ölünüz.” Zatından zatına mazhar düşenler, kurb-i feraiz zevkiyle zevkiyap olurlar.

Bu yerdir şehr-i hakikat

Bu yerde zahir olur Hak

Gören Hak görünen Hak

“Fe eynema tuvellû fesemme vechullah” Nereye dönsen hemen Allah. O yerden hâli yer yok.

Sevgili Dostlar,

Bir hadiste “Kim Lâ ilahe illallah dediyse, cennete girdi.” buyruluyor. Bu, kuru laf ile değildir. Mürşidin telkini ve tarifi üzerine fena-yı efal'den tecelli-yi efal'e, Cennetü’l-Efal’e girdiler. Fena-yı sıfat’tan tecelli-yi sıfat’a ererek Cennetü’s-Sıfat’a erdiler. Fena-yı zattan tecelli-yi zat-ı İlahiye'ye mazhar düştüler de ölmeden evvel ölmenin sırrına erdiler. Öyle bir sır ki, dil tariften aciz.

Kim ne halidir ve mali ol mahal

Aklı fikretmez o hali fehm u hal

Cenab-ı Hak fenafillah olanlara sesleniyor: “Allah'ı sevdiğinize göre, seviyorum dediğinize göre habibim Muhammedime tabi olun. Tabi olun da hatmu’l-makam olun. “

Üç mertebe fenafillah mertebeleri, üç makam da beka makamları.

Bekanın birinci makamı: Makam-ı Cem. Kurb-i feraiz. Mansur makamı. “El vahde bilâ kesre” “Kesreti olmayan vahdet.” İşte bu makamda Peygamber Efendimiz “ Men reani fekad real Hak” “Muhakkak beni gören Hakk'ı gördü.” diyor.

İkinci makam, Hazretü’l-Cem. Kurb-i nevafil. Tafsilat-ı Muhammediye. Hz. Muhammed’in doğuşu. Bu, şeriat makamı, farkiyet makam. Kapısında kul var, sultandan içeru. Peygamber Efendimiz buradan sohbet etmiş, Hadis-i Nebevî demiştir, bana ait haberler, hadisler.

Tabii ki kurb-i feraizden yani birinci makamdan anlattıkları da Kur’an.

Aman dostlar, Kur'an’la hadîsi karıştırmayalım.  Peygamber Efendimiz kulluk makamda, tafsilat makamda “Rabbî zidni ilmen” “Rabbim ilmimi ziyade et” “ve fehmen,” anlayışımı da ziyade et. “Ve elhıkni bissalihin” “Beni salihlerden ayırma.”

Tafsilat-ı Muhammediye öyle bir makam ki kılı kırka yarar, sarikin/hırsızın elini keser. Zinacıları sopalar, taşlar. Zalime haddini bildirir; mazlumun hakkını korur. Bu makama Farkiyet makam da denir. Yani iyi-kötüyü, Hakk'ı-batılı, helali-haramı, fark ettiren makam. Bu makamda ayağı kayan, şeriatın dışına çıkmış, sırattan düşmüş, nâr-ı cehime düşmüş. Onun hayatı cehennem.

Sevgili Dostlarım,

Ancak bu makamda Allah rızası için ibadet edilir. Hiçbir şey beklememeksizin. Bu zat-ı muhteremlere kapılar ardına kadar açık. Vahdette harem-i ismette vuslat-ı yarla halvet olurlar. Kesrette Hz. Muhammed’le tanışır, buluşur, bilişir, sevişir, hayırlı bir ümmet olduğunu yaşantısıyla, ahlakıyla, ahkamıyla isbat ederler.

Allah bu hali yaşayan, âşık, sadık, arif derviş olmayı cümlemize nasip etsin. Amin.

Üçüncü makam: Kavseyn makam. Cem’le Hz.’ül-Cem’i cem ettiği için Cemü’l-Cem de denir. Yani Cemleri cem eden Cem. Bu makam sohbet makam. Vacip makam. Ademiyet makam. Öyle bir hal ki dil bunu nasıl ifade etsin?, Umman, sonsuz bir deniz. Dalgaları nâmütenahi. Dervişanla zat-ı Hak öyle kenetlenmiş ki denizi dalgadan dalgayı da denizden uzak göremezsin. Zat-ı muhteremin buyurduğu gibi:

Kesreti vahdette bulmak, vahdeti kesrette hem

Bir ilimdir cümle ilm u irfan andadır.

Bu, Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasulullah’ın Ledün ilmindeki kemalatıdır.

Sevgili Dostlar,

Meratib-i tevhidi, makamat-ı tevhidi halde yaşayalım. Yarınlara bir şey bırakmayalım. Halde tevhid edenler ederler hep teşehhüd. Pîr Seyyid Muhammed Nur açık seçik Ledün ilmini izhar ve ilan etmiş. Bu sırra erenler erdi. Yarınlara bağlananlar, onlara da ihsan eylesin Mevlâ.

Sevgili Dervişim,

Geçmeyecek bunlar sırat

Vermeyecek bunlar hesap

Mürşide verdiler hesap

Hep gördüğü didar, cemal olur.

Cemal-i yâre bakarken Fehmi, tevhid hançerini duymadı canda.

Ulu Sultanım,

Dilimizin ifade ettiği kadar bir şeyler anlatıyoruz. Eksik hareketleri kendimize veriyoruz.

Kemalat Hakk'ındır. Çok şeyler ifade etmek isteriz de korkarım ki sevgilinin çadırına taş attırmış oluruz.

Gelin Dostlar, akl-ı selimle düşünelim. Halde tevhid edelim. Kelamı, Hak'tan duyalım. Rabbim Allah, nebim Hz. Muhammed diyelim. Halka hikmetle bakalım. Kesreti vahdetten, vahdeti kesretten ayrı görmeyelim.

Ulu Yaratanım,

Bizi bu yolda vuslat-ı yarla halvet eden, perdelerden öte geçen, “Lâ havfun aleyhim” sırrına mazhar olan, yarınlara hiç hesap, iş bırakmayan, Hakk'ı diyet ederek naz ve niyaza yükselen, Muhammedî Melamette güzel ahlakla, tatlı dille tevhidi koruyup muhafaza eden eyle.

Ulu Yaratanım,

Rızan doğrultusunda tut elimiz. Bir an olsun bizi senden ayırma. Çocuklarımızı koru Mevlam. Memleketimize huzur ver. İslam Alemi’ni Müslüman olmayanların şerrinden koru Mevlam. Helali helal bilen, haramı haram bilip fark eden, yaşantısında Kur'an-ı Kerim’le yürüyen, Allah'ın emirini tutup yasaklarından kaçınan zümre-yi salihine bütün mü’minleri dahil et.

Mevlam, sana nasıl hamd etsem, nasıl şükretsem? Mevlam sonsuz hamd u sena, sonsuz şükürler olsun.

Mevlam, dilimizi Allah demekten mahrum etme. Bir an olsun bizi zatından uzak etme. Hz. Muhammed’in yolundan, izinden gitmemize yardımcı ol Mevlam. Amin! Amin!

Bütün ehl-i imana, sevgili ihvanlarımıza, Hak dostlara selam olsun. Bu isteklerimi kaleme alan, büyük bir sadakatle yazan, yazarken hiç bezginlik, usanma göstermeyen İsmet Hocadan Allah razı olsun. Allah gönlünün muradını versin. Bizi birbirimizden hiç ayırmasın.

Dostlar,

Þunu da ifade edeyim ki, Pîr Seyyid’i hale getirmek bizim görevimiz. Ledün ilmini gerektiği gibi korumak, yaşamak, yaşatmak bizim görevimiz. Bu ilim bize kadar geldiyse, Allah'ın izniyle onu gönüllere aşk, başlara tâc etmek, ehline emaneti vermek bizim görevimiz. Allah bu görevi hakkıyla yapmayı bizlere nasip ve kısmet etsin inşallah.

Öyle tedbirli ve dikkatli olmalıyız ki şimdiden sonra kimse onu bozmaya cesaret edemesin, Ledün ilminin aleyhinde konuşamasın. Allah korusun ve muhafaza eylesin Pîr Seyyid Muhammed Nur’un emanetini. Amin!

Selam ve dualarla hepinizi Allah'a emanet ediyorum.

 

HACI BABA

 

Hüseyin Sabri SOYYİÐİT

 

E-Kitaplar
Bir Ayet

33.49. Ey iman edenler! Mümin kadýnlarý nikâhlayýp da, henüz zifafa girmeden onlarý boþarsanýz, onlarý sayacaðýnýz bir iddet süresince bekletme hakkýnýz yoktur. O halde onlarý (bir baðýþla) memnun edin ve onlarý güzel bir þekilde serbest býrakýn.

[ Ahzâb Sûresi:49]

Anasayfa | Kur'an-ı Kerim | Videolar | İlahiler (mp3) | İlahiler | Hatıralar | Mektuplar | Sohbetler | Öz Geçmişler | Kullanım şartları

©2002 Tasavvuf Derneği Tüm hakları saklıdır.