TD Menü
 Anasayfa
 Sohbet Videoları
 Sesli Sohbetler
 Sohbetler
 Sesli
 ilahiler
 Mektuplar
 Hatıralar
 Öz Geçmişler
 İletişim
 
 
Özlü Söz:Dervişlikten maksat, kişinin Allah ve Rasûlünün istediği bir hayat yaşayabilmesidir.
 
DERVİÞ KİMDİR?

GÖNÜLLER FETHEDENDİR DERVİÞ

 

Mürşit elin öpendir derviş

Rızasını alandır derviş

Kadere razı olandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Hak emrini tutandır derviş

Helal-haram seçendir derviş

Varlık benlik atandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Hakk'ı diyet edendir derviş

Uruç nüzul edendir derviş

Farkı fark edendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Emre sadık olandır derviş

Çokça zikir yapandır derviş

Tefekkür edendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Çok sabırlı olandır derviş

Canda canan bulandır derviş

Hak nuruyla bakandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Þeriatı olandır derviş

Hakikate erendir derviş

Âşık sadık olandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Ârif insan olandır derviş

Halktan Hakk'ı sevendir derviş

Haline şükredendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Çok sabırlı olandır derviş

Merhametli olandır derviş

Hak Rasulü sevendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Allah'ın sevdiğidir derviş

Mütevazı olandır derviş

Dünya-ukba geçendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Naz ve niyaz edendir derviş

Dost ile dost olandır derviş

Mahremine girendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

Dervişleri sevendir derviş

Sohbet Hak'tan alandır derviş

Sabri sabredenlerdir derviş

Gönüller fethedendir derviş

 

 

02. 02. 2010

Esselamualeykum

Muhterem Dostlar,

İki gün evvel aklımdan geçti. Bana sorsalar ki:

- Dervişle derviş olmayanın arasındaki fark nedir?

Buna cevaben bu ilahiyi yazdım.

 

 İLAHİNİN ÞERHİ/AÇIKLAMASI

 

Mürşit elin öpendir derviş

Rızasını alandır derviş

Kadere razı olandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

Derviş, mürşidin elini öpecek, ama rızasını da alacak.  El öpersin ama rızasın alma şartı vardır. Mürşit razı mı senden? Mürşidin senden razıysa, o zaman dervişlik kolay.

Kadere razı olmak, en zoru dervişliğin. Kaderde celal var, kahır var, azap var, hesap var; cemal de var. Kerbela’da Hz. Hüseyn’in başına kaderin cilvesi geldi. Kadere razı olmanın örneğini verdi. Kahretmedi. O gün onlara kahretseydi, Allah onları hak ile yeksan ederdi.

Allah'ın emrine razı olandır derviş. Allah'ın takdirine, mukadderatına razı olandır. Karşına bir olay çıktığında “Eyvallah”  diyelim. Bütün dava ilahi takdire dervişin razı olmasıdır.

Gir kamil gönlüne cennet dilersen

Fedhuli buyurdu Kur’an içinde

Gönülde yer tutma! Bir mürşide sevilmek, bütün gönülleri fetheder. Derviş yalnız ihvanın değil komşunun, herkesin gönlünü fethedecek. Çünkü her gönülde Allah vardır, her varlıkta Allah vardır. Tatlı diliye, güler yüzüyle güzel ahlakıyla çevresine nur saçacak, gönülleri fethedecek. Allah bize çok iyilikler versin, huzur versin.

 

Hak emrini tutandır derviş

Helal-haram seçendir derviş

Varlık-benlik atandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

Âyet-i kerimede Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Taraf-ı âliyemden Habib-i edibim neyi getirip alın dediyse onu alın, neyi atın dediyse onu atın.” Bu bir emirdir. Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınmalıyız.

Allah'ın emri: Haramdan kaç, yalandan kaç. İbadat u taat eyle. Namazını oruçunu, haccını, zekatını eda eyle. Allah bu yolda elimizden tutsun. Peygamber Efendimiz’e soruyorlar:

- Ya Rasulallah haram nedir?

- Haram ateştir, buyuruyor.

Derviş bunu fark etmelidir. Helalle haramı seçersen, haramı elinin tersiyle itersen, helal lokma yersen sensin derviş.

Gurur, kibir, şirk olan varlıklarını, benliklerini atandır derviş. Varlıklı, gururlu, kibirli, inatlı oldun mu derviş olamazsın. Bunları kulak ardı etmeyesiniz. Bunları Allah'tan aldım da yazdım.

 

Hakk'ı diyet edendir derviş

Uruç nüzul edendir derviş

Farkı fark edendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Bir hadis-i kutside “Sevdiğim kulumun diyeti olurum.” buyuruyor Allah. Sevilen kul olabilmek için kul O’na gönülden bağlı olacak.

Allah'a sorsak ki:

- Ya Rabbi hangi kulu seviyorsun?

- Benim sıfatlarımı benim rızam doğrultusunda kullanan kulu seviyorum, der bize. Ben böyle yorum yapıyorum. Siz başka yaparsanız ona da eyvallah, derim.

Biz Allah'ın sıfatlarını kullanıyoruz. Bunlar bizde baki değildir. Göz emanettir, Allah'ın emanetidir, Allah'ın istediği gibi kullanacaksın. Allah'ın nuruyla bakıyor senin gözün. “Onlar Allah'ın nuruyla nazar ederler.” Tecelli sıfatın mazharıyız. Bütün sıfatlar Allah'a aittir. Her şey emanet bizde. Bizdeki her şeyin sahibi Allah’tır. Ruh  da emanettir.

Uruç: Vuslata doğru yükselme. Uruç etme, Hakk'a vuslat. Derviş uruç ettiğinde; vuslat eder, halvet eder, dosta kavuşur. “Fe kane kabe kavseyni ev edna”ya ulaşır.

Uruc eden derviş,  sonra döner kul olur.  Nuzul, inme. Nuzul etmek, kulluğa inmek. Vahdetten kesrete inme. Hem yükselir, vahdete girer, hem kul olur, kesrete girer. Vahdetle vahdetleşir, kesretle kesretleşir. Hem halkı hem Hakk'ı birleştirir. Allah bizi o kamillerin himmetinden mahrum etmesin.

Derviş, nerde olduğunu bilecek, nerden sohbet ettiğini de bilecek. Nerden dinlediğini de bilecek.  

Biz Tafsilat-ı Muhammediye’de farkıyet sahibiyiz. Hak nedir, batıl nedir, helal nedir haram nedir, fark edeceğiz. Helalle-haramı, Hakk'la-batılı, nimetle necisi karıştırmayacağız.   Ayette: “Hak geldi, batıl zail oldu” buyruluyor. Biz de farkı fark edeceğiz. Farkıyet makam Tafsilat-ı Muhammediyedir, Hazretü’l-Cem’dir.   Allah bize dervişlik versin.

 

Emre sadık olandır derviş

Çokça zikir yapandır derviş

Tefekkür edendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Biz sadakatimizin yüzde kaçını kullanıyoruz. Çok azını. Acaba tam sadık derviş miyiz?

Mürşid-i kamil bir emir verdi. O emre sadık olacaksın. Ama çok ağır gelecek sana. Olur!

İç ol zehri ki sonunda bal olsun

Sonunda zehr olan balı n’idersin

Sana zehir gibi gelir, ama hikmetleri, manaları var. Allah bize anlayış versin.

Mürşit dedi ki:

- Þu ayakkabılarını ver fakire.

Hiç tereddüt etmeden ayakkabılarını o fakire ver.

- Benim başka ayakkabım yok.

- Ne lüzum var böyle demeye. Böyle demeden emre uy. Sen de yalın ayak git

Aldın maaşını geldin eve. Mürşid-i kamil dedi ki:

- Ne kadar para varsa cebinde, cami avlusunda dağıt fakirlere.

Öyle sadakatin, gücün kuvvetin olacak ki artık bu ay ne olacak diye düşünme.  Hiç tereddüt etmeden

- Peki efendim, de.

- Efendim benim başka param yok

- Öyle mi, kalsın.

Sen varlıkla Hak'tan uzaklaşıyorsun. Hem maddî hem manevî yokluğu alacaksın.

- Peki efendim

Öyle bir derviş olacaksın ki hiç suyun bulanmayacak.

Bizim dervişliğimiz ağalık, ekabirlik. Yunus odun taşımış. İbrahim Ethem padişahlıktan geçmiş, hela temizlemiş. Bizimki sultanlık. Sen buğday ekmeği ile helva yiyeceksin. Ne babam devlet!

Mürşit dedi ki:

- Evin eşiğini değiştireceksin. “Bu kadın gitsin, boşa onu.”

Niçin efendim, niye efendim yok.

Hacı Bayram-ı Veli diyor ki:

- Allah için kurban olanlar gelsin.

Binlerce kalabalık arasından bir kadın, bir erkek çıkıyor.

Allah âyet-i kerimesinde “Vezkurullahe zikran kesira” “Allah'ı çok zikredin” buyuruyor. Kişi zikir yapabilmek için bütün olaylardan çekecek kendisini. Bir araya gelince soruyor biri diğerine:

- Nasıl olacak o bakkal işi?

- Sen memuriyeti ne yaptın?

Bunlara daldı mı olmaz. Derviş, Allah'a gönül veren derviş.  Bir dervişi oldu-olmadı, niçin öyle-neden böyle, hayır öyle-değil böyle’den zikrullah iyice alır. “Fezkurullahe leallekum tuflihun” “Çok zikrediniz ki felah bulasınız, huzur bulasınız, saadet, sevgi, muhabbet bulasınız.

Size açık bir şey söyleyeyim mi?

- Söyle Hacı Baba

- Dergahımızın zikir azlığı vardır. Bir müddet geç kendinden, dostla baş başa kal. Sonra Allah'ı hep uzakta görme kendinde gör. Biraz tanış O’nunla. Buluş, biliş O’nunla. Biraz seviş, kaynaş O’nunla. Hem buluşma, hem bilişme, hem de sevişme. Kiminle sevişiyorsun? Allah'la. Tanışır mısınız? Mülakata girip sohbet eder misiniz? O sende iken sen O’nu gayrıda arama yahu.

Bir dervişimiz biat etmişti, gelip gidiyor. Emekli kendisi. Dedi ki:

- Oğlan Ankara’da yedek subay okulunda. Gideyim, paşayla görüşeyim. Oranın komutanı benim sınıf arkadaşım. Görüşeyim de oğlanı buraya alalım. Dağıtımda İzmir’e gelsin.

- Ters tutmasın, dedim. Bir de bakarsın Samsun’a gider.

- Yok yahu. Olmaz

Ankara’dan dönüşünde bana geldi:

- N’aber, dedi, paşadan söz aldım. Bana hürmet, saygı gösterdiler. Oğlanı İzmir’e gönder, dediğimde “Tabi tabi” dediler.

- Fazla güvenme bu söze, deyince kızdı.

- Ne demek yahu? Sen hep bana ters düşüyorsun.

Birkaç gün sonra geldi:

- Sen benim oğlumu Samsun’a attın.

Benim ağzımdan Samsun çıkmıştı. Ankara ile Samsun, İzmir tam paralel.

Dedim ki:

- Sen attın onu Samsun’a. Biz sana tevhid verdik Allah'a dayanasın diye. Sen dayandın paşaya. N’aber? Seni gafil!

Sıkıntın oldu mu müracaat edeceğin en büyük merci, özünde senin. O sende iken sen O’nu gayrıda arama.

Bazen Allah'la sohbete mülakata girin. Derdinizi O’na anlatın. Her zaman en çok dertleşeceğin, sevişeceğin, kaynaşacağın, Allah’tır. Olur mu dersiniz? Olmaz, derseniz kalkar giderim. Allah bu dervişlere anlayış versin.  

İnsanları yolda bırakan, zikirsizlik. Vuslata getirmeyen, zikirsizlik. Zikredenler dost ile vuslat ederler. Zikredenler perdelerden geçerler.

- Ben çok zikir yapmışım efendim.

Dursun kenarda. Hepimizin zikri az. Zikrullah Allah'la arandaki mesafeyi kaldırır.

Girdim anın zikrine azalarım dil oldu.

Zikredenler mest olur, Allah ile dost olur. Hani nerde? Zikir az. Çok zikir yapacaksın gelip bana ilhamlar dökeceksin.

Ma’şallah, dervişime, nerden bu ilhamlar, feyizler, bu tuluatlar, bu zuhuratlar?

- Allah'tan efendim.

Dostlar,

Zikir yapılmazsa tefekküre ulaşılmaz. Allah bizi kendinden uzaklaştırmasın.

 

Çok sabırlı olandır derviş

Canda canan bulandır derviş

Hak nuruyla bakandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

Öyle bir kahra, öyle bir celale uğramışsın ki… Senin sabrın o celali, cemal edecek. Yoksa yanarsın orda. Öyle sabırlı olacaksın. Sonsuz bir sabır. Sabreden derviş muradına ermiş. Gel dervişim sabredelim. Sabır saadet getirir. Ben çok sabrettim de bak Saadet geldi, yanımda oturuyor. Çok sabırlı olan saadete, huzura erer.  

Can sensin, canan seni yaratan. Yaratan, yarattığından ayrı değildir ki. Ama O’nunla tanışmak, buluşmak, sevişmek, O’nu hissetmek, zevk etmek…

O sende iken sen onu başka yerde arama. Gitsem şeyhime diyorsun. Sendekine müracaat et Allah'a. Þeyhinde de O’ndan başka bir şey yok. Onda olan sende de var.

Kainata Hakk'ın nuruyla bakandır derviş. Allah'ın nuruyla bakar derviş.  Hakk'ın nuruyla bakan her zerrede, her yerde görür, sefasına erer.

 

 

 

Þeriatı olandır derviş

Hakikate erendir derviş

Aşık sadık olandır derviş

Gönüller fethedendir derviş

Þeriat, Hz. Muhammed’in alın, dediği şeylerdir. “ve ma atakumurrasulü fe huzuhu.” Þeriatın ahkamı çok geniştir. Abdest, namaz, hac, zekat bunun içinde. Yalan söylememek, haram yememek, hiçbir tecavüzü olmamak, nefsani bir kötülüğü olmamak.

Þeriatı zevkle, aşkla, severek alandır derviş. Namazı zoraki, askeriye angaryası gibi kılmayacaksın. Namaz, oruç, hac, zekat… Allah'ın emri bunlar. Bunların yapılması gerekir. Bunları seve seve yapacağız. Þeriatın sahibi kimdir? Hz. Muhammed (asv).  Bütün emirleri nehiyleri getiren, hadisleri söyleyen Hz. Muhammed. Þeriatı aldın mı dinin sahibi oldun sen de. Helali-haramı seçersin, Hakk'ı-batılı fark edersin. Þeriatı olmayan Müslüman olamaz zaten.

Þeriatın hakikatine eremezse, zahirde kalır. Þeriatın hakikati tevhiddir. Þeriatın hakikatine erendir derviş. şeriat, hakikatin dışında değil ki içindedir, hemdemdir.

Hakikat, kurb-i feraiz’dir. Þeriat kurb-i nevafil’dir. Kurb-i feraiz Makam-ı Cem zevki, vahdet zevki. Kurb-i nevafil, tafsilat zevki. Denizin dalgası gibi birbirinden ayrılmazlar.

Herkesin önünde bir geçit var: Ölüm geçidi. Öldü, Allah rahmet etsin diyecekler. Ben istiyorum ki dervişimizi ölüm geçidinden şimdi geçirelim. Ölüm onlara gelip pençesini takamasın.

Ölmüşüm ölmezden evvel, irdi canım vahdete

Ol beka-yı Gülşen-i vahdetteyim yekdane ben

Gir bizim bahçeye gör bülbülleri efgan eder

Cümle bülbüller içinde şeyda gör birdane ben

Hem aşık hem de bu yolda sadıktır derviş. Bizim ışığımız ufak da duyurmuyoruz onu vs., yok canım! 5000 mumluk ışık gizlenir mi? Dünyayı parlatır. İnşallah siz de Allah'ın nuruyla parlayacaksınız. Cehalet, küfür, gayriyet yanınızda tutunamayacak, yıkılacak. İbrahim (as) daha çocuk. Gidiyor kiliseye alıyor baltayı hepsini vurup kırıyor. Baltayı da en büyük putun başına boğazından asıyor. Bir gidiyorlar ki hepsi kırılmış, dökülmüş putların. Kim yapar kim yapar? Azer’in oğlu İbrahim yapar bunu, herhalde odur. Çağırıyorlar onu, diyorlar ki:

- Putlarımızı sen kırdın?

- Sorun babalarına kimin kırdığını, bak orda duruyor.

- o konuşmaz.

- Konuşmayan, cevap vermeyen, kendisine gelen zararı önleyemeyen şeye neye tapıyorsunuz? O ikilik istememiş demek, vurmuş kırmış öbürlerini. Bak balta başından asılı.

- Yok canım o yapamaz.

- Madem yapamaz, edemez, bilemez, diyemez. Elinizle yaptığınıza niye tapıyorsunuz?

Hz. İbrahim’a (as) ceza veriyorlar.

Hz. Ömer diyor ki: İki şey aklıma geldiğinde birinde ağlarım birinde gülerim. Birinde ağlarım zaman-ı cehalette iken kızlarımı canlı canlı çukura atardım, gömerdim. Beni bu cehaletten İslam kurtardı. Bun hatırladıkça ağlarım. Bir gün bayağı büyümüştü kızım. Çukur kazarken üzerime uçan toprakları eliyle döküyor. Biraz sonra ben onu kazma darbeleriyle parçalayıp o çukura atıyorum.

Birini de hatırladıkça gülerim: Ticarete gidiyoruz kervanla. Un kavurur helvadan putlar yapıyoruz. Giderken yol boyunca onlara ibadet ediyoruz. Yiyeceklerimiz bitince de onları yiyoruz. Bakın bizi İslam ne şerefe, ne meziyetlere ulaştırdı.

Arif insan olandır derviş

Halktan Hakk'ı sevendir derviş

Haline şükredendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Anlayışlı, dikkatli olan insandır arif. Aşık olursun, sadık olursun, ama illa arif insan olacaksın. ölçülü, ayarlı, sözü sohbeti dikkatli, adımını göre göre atan, niçin, niye, nedenlere takılmayandır arif insan. Hoca haftaya Çarşamba imtihan var, diyor. Talebe, daha beş gün var nasılsa, üç gün daha var. Tam vakti, saati gelir, eyvah, der benim bugün imtihanım var. Olmaz ki. Vaktinde tedbirini alacak dikkatini edeceksin.

Halkın yüzünden Hakk'ı aynen sevendir derviş.

Efendim diyor ki:

Halka başka elbise

Giydirip düşme ye’se

İdrisleyin hulle biç

Halkı Hak'tan ayırma

Dervişin her gördüğü cemaldir. Halktan Hakk'ı seven, halktan Hakk'ı tanıyan, iğnenin ucunu kimseye dokundurabilir mi, elinin tersiyle itebilir mi? Seni sevmiyorum, diyebilir mi? Ama kim olursa olsun! Kim olursa olsun…

Halkın yüzünden Hakk'ı sevendir derviş ifadesi ucuz gidiyor.

Söyler kelam bakar sana

Görmez gözü hiç masiva

Vermiş gönül Hak'tan yana

Hep gördüğü didar olur, cemal olur.

Allah'ı halktan ayrı görenler, tevhid etmiş olmazlar. Aç gözünü hikmetle bak. Bu kainatta O’nun efalinden, sıfatından, zatından gayrı bir şey göremezsin. Allah bize anlayış versin.

Derviş bulunduğu hale şükredendir. Her halimize şükredeceğiz.

Dervişim diyor ki:

- Ooo çok şükür, ya Rabbi şükür

- Anladık da cemaline şükrediyorsun, ya celaline? Hadi şükret de göreyim

Dervişin hali vakti yerinde, zengin, sağlıklı, bereketli. Mesleği var, evi var, arabası da var da ooo çok şükür diyor. Evin olmasaydı, gelirin olmasaydı, günlük nafakanı hamallıktan çıkarır olsaydın şükretmeyecek miydin? Fakir, hasta, zelil olunca şükretmeyecek misin? Derviş her haline şükredecek.

Efendi Hz.’leri buradan sohbet ederken dedim ki:

- Efendim derviş için celali de cemali de …

Efendi Hz.’leri cümlemi yarıda kesti:

- Sus, sus, dedi. Allah bizi denemesin öyle.

Allah böyle bir imtihan etmesin. Kim dervişlikte kalır? Biraz zorlaşır bu iş. Allah bizi kendinden uzaklaştırmasın.

Çok sabırlı olandır derviş

Merhametli olandır derviş

Hak Rasulü sevendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Var mı içinizde çok sabırlı olan. Tebrik ederim. Ben sabırlı insanlar yanında kendimi sabırlı görmüyorum. Yeterli değil sabrımız. Vurana elsiz olacaksın. Mürşidin bu aylık yiyeceğini dağıt dediğinde dağıtacaksın. Yalın ayak çarşıda pazarda dileneceksin. Çok sabırlı olacaksın. Sabır olmasa ne felaketler gelir. Sabır kurtarıyor bizi.

Hz. Ali üç gün ardı sıra iftar yemeklerini dağıtmış. “Ve yutimunet taami miskinen ve yetimen ve esira” Yanında olsam “Ya Ali çocukların aç, hanımın aç. Ey Allah'ın aslanı, dostu, ne yapıyorsun sen?” Peygamber Efendimiz “ırhemu ırhemu ırhemu” “Merhamet ediniz, merhamet ediniz merhamet ediniz.”

Bazı hainler/cimriler var. Aman Allahım yahu. Ayette buyruluyor ki:“Allah hainleri sevmez.” Allah diyor ki: “Benim rızam için verin de karışmayın. Bakın ben onu azaltır mıyım? Bire on, yüz, bin veririm ben.”

Hak Rasul nasıl sevilir?

Eğer, avam gibi Hak Rasulünü seviyorsan, uzaklaşıyorsun O’ndan. Bu, sevmiyorsun manasına da gelir. Hak Rasulü ilm-i Tevhidle seveceksin. İlm-i Ledünle bulacaksın. Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasulullah kesret vahdet tevhid ederek, kesafetinden letafetinden bulacaksın. Hak Rasulü sana perde çekemeyecek. Mürşid-i kamilin telkini değil peygamberin, Allah'ın yüzünden de perdeyi kaldırır. Allah bizi mürşidin himmetinden ayırmasın.

Hak Rasulün haliyle hallenmedikçe, emrine sadık kalarak, izinden gitmedikçe, al dediğini alıp at dediğin atmadıkça, kendine önder kabul edip halini, ahlakını, yaşantısını O’na uydurmadıkça deme sakın ben dervişim.

- Efendim ben çok seviyorum Hak Rasulü

- Hadi şurdan..

- Allah'ı çok seviyorum efendim

- Ama hareketin Allah'a gitmez.

İnşallah Peygamber Efendimizi çok sevenlerden olalım.

- Ya Allah'ı efendim

- Hak Rasulden geçer Allah sevgisi.

 

Allah'ın sevdiğidir derviş

Mütevazı olandır derviş

Dünya-ukba geçendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Peygamberi çok sevdin mi, izinden yolundan gidip O’nunla hemdem oldun mu Allah'ın sevdiği derviş olursun.

Allah kimi seviyorsa odur derviş. Allah seviyorsa dervişsin. Allah'la sevişmeyen, O’ndan sohbet almayan, O’nu enfüs-afak her zerrede fehmetmeyen/idrak etmeyen nasıl derviş olacak?

Devriş; mütevazı, gururu yok, kibiri yok, inadı yok, tertemizdir.

Herkes ukba için neler neler yapıyor.

Dervişim,

Hem dünyadan geçeceksin hem de ahretten. Allah; ben ahiretteyim, demiyor, ben sendeyim, diyor. İnşallah bulanlardan, bilenlerden olalım.

 

 

Naz ve niyaz edendir derviş

Dost ile dost olandır derviş

Mahremine girendir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Sevgilinin naz ve niyazına yürürüz. Sevgililer birbirine naz ve niyaz ederler. Sevgilinin harem-i ismetine naz ve niyaz edenler girerler. Sevgiliyle hemdem olurlar. Allah'ın naz ve niyazına takılandır derviş.

Dost oldu mu, dostun mahremine girer derviş.

 

Dervişleri sevendir derviş

Sohbet Hak'tan alandır derviş

Sabri sabredenlerdir derviş

Gönüller fethedendir derviş

Dervişleri sevmeyen derviş olabilir mi? Sever misiniz dervişleri? Birbirlerinizi sever misiniz?

- Çok severiz efendim.

- Yok, yeteri kadar değil. Ne kadar sevseniz yeteri kadar değil.

Ne güzelmiş derviş olmak. Allah bize dervişlik versin. Allah ihvanımıza aşk versin.

Size tavsiyelerimiz: Dilin en tatlısını siz kullanın. Sözün en güzelini siz kullanın. Mütevazı/alçak gönüllü, kimseyi yıkmayınız, kırmayınız. İyiliklerin melek annesi olun.

Hak şerleri hayreyler

Sen sanma ki gayreyler

Arif anı seyreyler

Görelim Allah neyler

Neylerse güzel eyler

Biz anlayışlı olalım.

Þimdi sorsam, falanca merhametli midir? Dersiniz ki:

- Ooo çok merhametlidir.

- Hadi ordan, ben öyle çok merhametli tanımıyorum. Onda bir merhametli oluyor. Onda  on merhametli olmalı. Hz. Ali üç gün yiyeceğini fakire, yolcuya, yetime dağıtıyor, veriyor. Var bizde öyle bir tane? Aman Allahım nerdeee… Allah bize bu yolda anlayış versin. Huzur, sevgi, muhabbet versin.

Dervişim,

Biraz daralıyorsun, içine sıkıntı geliyor. Yağma edersen varlığın, gider gönülden darlığın. Varlıktan darlık geliyor. Mahveyle sen ağyarlığın, yüz göstere irfan sana. Sen yeteri kadar sabırlı değilsin.

- Kime diyorsunuz efendim?

- Hepinize, hepimize

Yeteri kadar kadere eyvallah diyen değiliz. Biraz daha, biraz daha! Öyle sabırlı, öyle metanetli, öyle cömert olacaksın ki Allah'ın rahmetini coşturasın. Hz. Sıddık çok zengin iken malını İslam uğruna vermiş, dağıtmış. İki gün üç gün mescide de gidememiş. Peygamber Efendimiz birkaç ashabıyla “Hadi gidelim bakalım Sıddık’ın durumu nedir, gelmiyor üç gündür? Rahatsız mı, bir sıkıntısı mı var öğrenelim.” O sokağa girince Peygamber Efendimize diyorlar ki:

- Ya Rasulallah Sıddık’ın evinden ciğer kokusu geliyor, bize ciğer vermiyor.

Gidiyorlar ki Hz. Sıddık eski çuvallara sarılmış oturur. Evde bakıyorlar ki ne ateş, ne yiyecek hiçbir şey yok.

Hz. Sıddık diyor ki:

- Ya Rasulallah bir fakir geldi, Allah rızası için giyecek bir şeyim yok, dedi. Ben de cübbemi verdim ona. Dışarı çıkacak halim olmadığı için çıkamadım.

Bizden bir şey istendiğinde ararız giymeyeceğimiz eski bir şeylerden verelim, öyle mi?

“Len tenalil birra hatta tunfiku mimma tuhibbun” Allah için en sevdiğini en değerlisini infak edeceksin. Bir hatun zenginmiş. Altın yazma bir Kur’an yazdırmış. Açmış Kur’an’ı, bu âyet gelmiş. “Allah yolunda en çok sevdiğinizi infak etmeden/vermeden Allah'ın yanında muhabbetli, kıymetli olamazsınız.” Vallahi bundan daha çok sevdiğim hiç bir şey yok, diyor. Hemen o canı kadar sevdiği Kur’an’ı Kur’an kursundan bir talebe çağırıyor ona hediye ediyor.

Ben de diyorum ki:

- Sizin için olan mı hayırlıdır, Allah için olan mı?

- Allah için olan efendim.

- O zaman verdiğin Allah için, kalan senin için.

Dikkat et canda cananını incitme sakın. Herkese ikram ihsan ederken daha sahavetli, daha uyanık davranın. Ama demiyorum ki, maaşını git dağıt, aylık yiyeceğini ver. O kadar da değiliz biz. Ama çok dikkatli olalım diyorum.

Allah'ın Resulü:

- Kendisi tok, komşusu aç yatan bizden değildir.

Sen özene bezene ye, komşu aç yatsın öyle mi? Komşu gayrımuslim de olsa, Yahudi, Hristiyan da olsa “ve ahsin kema ahsenallahu ileyk.” İhsan, ikram edeceksin.

Öyle derviş olacaksın ki nefsani bir şey üzerinde kalmayacak. Gönül yıkmayacaksın, insan darıltmayacaksın, niçin öyle, neden böylelere takılmayacaksın. Allah'a gönül veren olacaksın. Ey dervişim, dikkat eyle. Dikkat et de canda cananını darıltma sakın.

- İşi sıkı tuttun bugün Hacı Baba, neler söyledin bize…

Evlatlarım,

- Allah'a giden yolunuzu süpürüyorum. İnşallah vuslat edenlerden olursunuz. Ol dost ile halvet edenlerden olursunuz.

Allah'a emanet olun.

HACI BABA

 

Hüseyin Sabri SOYYİÐİT

E-Kitaplar
Bir Ayet

50.6. Üstlerindeki göðe bakmazlar mý ki, onu nasýl bina etmiþ ve nasýl donatmýþýz! Onda hiçbir çatlak da yok.

[ Kâf Sûresi:6]

Anasayfa | Kur'an-ı Kerim | Videolar | İlahiler (mp3) | İlahiler | Hatıralar | Mektuplar | Sohbetler | Öz Geçmişler | Kullanım şartları

©2002 Tasavvuf Derneği Tüm hakları saklıdır.