Dinle yavrum: Kâmil iman, mürşidin telkinindedir.
Emri Hak’tan alarak, onunla amel etmektedir.
Bunlar sırat-ı müstakîmde dosdoğru gitmektedir.
Sonra pişmanlık fayda vermez, düşün yavrum, dikkat et!..
NE İSTİYORSUN!..
Sevgili Dervişlerim!
Bana diyorsunuz ki:
-Ne oluyor sana Hacı Baba? Bizden ne istiyorsun? Geceni gündüze katar, sohbetler, muhabbetler, mektuplar, hiç durmazsınız. Yoksa bizim kaderimizi mi değiştireceksin? Hem “Kader değişmez!” dersin, hem durmadan mücadele verirsin.
Cevap vermedik anlayasın diye. Yine susturamadık sizi. Yaşın yetmişi aşmış. Hâlâ dört bir tarafa koşturuyorsun!
Biz zikrediyoruz. Allah deriz. Fâil Allah zevk ederiz. Siz yine tatmin olmazsınız. “Mûtû kable en temûtû!” sırrının mazharı olduk. Hakk’ı diyet ettik. Ender fenâdan bekâya ulaştık. Siz yine durmazsınız...
Sevgili Dervişlerim!
Hak Yolun yolcuları!
Bu öyle bir hâl ki durdurmaz insanı. Þu insan, atın izinde su görür de umman zanneder. Kalkar burada gemiler yüzdürmeye.
Þu insanın hayâlini, düşüncesini, evhâmını yıkmak o kadar zor ki! Anlamış, zevk etmiş gibi gözükür. Bakarsınız ki hiç de öyle değil!
Tevhidi, Melâmet’in aşk ve zevkini diller ifade etmez ki! Hâlde tevhid etme, ol dost ile hemdem olma, sevgisine mazhar olma, harem-i ismetine girip itimadını kazanma Mevlâ ihsan eylesin.
Ben ancak dervişimin ruhunu, mânâsını beslediğim zaman, vuslat-i yârla halvet ettirdiğim zaman, dervişimi, sevgilinin sevgisine, aşk ve muhabbetine, harem-i ismetine koyduğum zaman mutluyum!..
Bu öyle bir mutluluk ki dil tariften âciz! Can dervişimin suskun dilini Allah dedirtmek, onu, kesafetten letafete geçirmek, ahkâm-ı şeriyye, ahlâk-ı Muhamme- diye ile giydirmek, fenâ-yı tamda bekânın zevkini vermek, sevgiliyle hemdem etmek ne güzeldir!.. Bundan daha büyük mutluluk mümkün değildir.
Yine soruyorsunuz:
- Peki sonunda ne olacak?
- Ah dostum! Anlattık ya! Kesret vahdet tevhid edeceksin. Naz ve niyâza yükseleceksin. Velâyette velilerle nübüvvette nebilerle haşrolacaksın.
Hâlis muhlis derviş olursan, mahallenin şeref abidesi, karanlıkları nurla aydınlatan, düşeni kaldıran, yolunu şaşırmışlara yol gösteren, anneye babaya hayırlı evlât olan, hanımına iyi bir efendi, çocuklarına hayırlı baba, komşularını incitmeyen, onların derdine derman olan; hülâsa iyilikte yarışan olacaksın.
- Söyle söyle Hacı Baba, daha neler söyleyeceksin?
- Hak mürşit, şu insanı -sâdık dervişi- sırattan, mizandan geçirir. “Rabbim Allah, dinim İslâm” dedirtir. Görerek, bilerek şahadet verdirir. Canım, dostlar, gerçek şahadeti, görerek, bilerek tasdik etmeyi Hak mürşidim verdirir.
- Anladık, Hacı Baba anladık; ama ne zaman?
Can Dostlarım!
Zamanla mukayyet değiliz. An, bu an. Dem, bu dem. “Yürü hâl ehli ol, kali n’idersin!” Yeter ki biz sevilen kul olalım. Kadere rıza, emre itaat, telkine sadâkat ile gönüller fethedelim.
Hem bizler yarınlara veya geçmişlere bakıp da şaşılardan olmayalım. Ledün ilmi, kişiyi geçmiş ve gelecek kayıtlarından koparır, hâle getirir. Görerek, bilerek şahadet verdirir, vuslat-ı yârla halvet ettirir. Öyle bir hâl, öyle bir zevk, öyle bir mânâ ki anı cihanı değer!..
Ah sâdık dervişlerim!
Emre itaat, telkine sadâkat gösteren dervişlerim!
Hak mürşidin telkinine gönülden bağlanmış, iman-ı kâmili mürşid-i kâmilden almış, farzla kurbiyyet, nafileyle kurbiyyet yapmış sevgili dervişlerim!
Sizi dil tarif edemez ki! İşte bu dervişler, yer çekiciliğinden kurtulmuşlar. Naz ve niyâza yükselmişler. Sevgilinin gönlünü fethetmişler.
“Geçmeyecek onlar sırat
Vermeyecek bu zat-ı muhteremler hesap.”
Ölmeden evvel öldüler. Sırra kadem bastılar. Hikmetlere râm oldular. Zâhiri halk ile bâtını Hak şuhuduyla yaşadılar. Akl-ı selim terazisiyle tartıldılar. Muhasebeden, muhakemeden geçip akl-ı selimle hesaplarını verdiler.
Bu dervişlerle haşrolmak, Hak’tan aldığını halka vermek, seyr i sülûk edip vuslata giden bu dostlara yardım ve hizmet etmek ne şeref, ne meziyet!..
Ulu Yaratanım! Bizleri Allah demekten mahrum etme. Yüzüne perde çekip de gayrıymışsın gibi gösterme! Tende ruh, canda cânanımsın benim. Aşkta rehber, sevgide mihmânımsın benim.
Dilimin mihmânı, gönül tahtımın sahibi ulu sultanım!
Enfüs âfakı ihâta etmişsin. Bir zerre boş bırakmazsın. Settâru’l-Uyûpsun. Gaffâru’l-Zünûpsun. Rahimsin. Kerîmsin. Affedicisin, affı seversin! Allah diyen dostları zatına mazhar kıl. Nur cemâlinden, harem-i ismetinden mahrum etme! Seninle sana iltica ederim. Kelâm-ı Hak’la dua ederim.
Ey ruhuma ruh, canıma cânan olan dost!
Tarife girmeyen, lisânlara sığmayan, güzelliğinin, büyüklüğünün haddi hududu olmayan sevgili!
İhvanımızı, Allah diyen dervişanımızı velâyette velilerle nübüvvette nebilerinle haşreyle. Bir an olsun bizi sevginden, muhabbetinden, zikir ve fikrinden ayırma ulu sultanım!
Sevgili Dervişlerim!
“Ne istiyorsunuz bizden?” diyorsunuz.
Perdeli olmanızı istemem. Duvar arkasında kalmanızı hiç ama hiç istemem.
Hakk’ı diyet eden dervişim!
Sevilen kul olan dervişim!
Ender fenâdan bekâya geçen dervişim!
İlâhî aşk, ilâhî zevk, ilâhî muhabbet öyle sonsuz ki buna hadd i kenar olmaz. Hak mürşidin emrine itaat, telkinine sadâkat ile Ulu Sultan’ın rahmetini, merhametini, sevgi ve muhabbetini coşturalım. Günden güne, saatten saate, dakika ve saniyeden saniyeye öyle bir âlem olalım ki dil ifade edemesin!..
“Kim ne hâlidir ve mâli ol mahâl
Akl u fikr etmez o hâli fehm u hâl!”
Sevgili bizi bir an olsun kendinden ayırmak istemez. Yeter ki biz emre itaat, telkine sadâkatle, Hak mürşidin rızası doğrultusunda sırat-ı müstakîmden yürüyelim.
Hâlde tevhid eden, Allah ve Resûlü’nün lütuf ve keremine uğrayan ledün ilminin vârisleri! Hak yolunun sâdıkları!
Çevrenize ahlâkınızla, ahkâmınızla, tatlı dil, güler yüzünüzle, hikmetli ve mânidar sözlerinizle, merhamet, tevâzu, tenezzül, güzel ahlâkınızla örnek insan olacağınıza inanıyorum. Aşkla, zevkle sizi tebrik ediyorum.
Hikmet ve mânâ ilminin talipleri, vârisleri!
Seyr i sülûk eden dervişanım!
Muhammedî Melâmî olduğumuzu hiç hatırımızdan çıkarmayalım. Güzel ahlâkımızla, emre itaat, telkine sadâkatimizle Hak Resûlün izinde ve yanında olduğumuzu tefekkür edelim.
Hakikatte mânâ itibariyle Hakk’ın tecellîsi! Ahkâm-ı Þeriyye, zevâhir yanıyla Hz. Muhammed’in vârisleri, yolunun sâlikleri!
Hak Yolun yolcuları!
Mevlâ ezel ebed bizi bir an olsun kendinden ayırmasın. Elimizden tutsun. Hak mürşidin himmetini üzerimizden eksik etmesin.
Râbıtanızın vuslat rehberi olacağına işaretle sizi ve sizi sevenleri Allah'a emânet ederim. Râbıta üzerine yaşamanızı can ü gönülden dua ve niyâzla Allah diyen dostlara Allah’tan sonsuz iyilikler dilerim.
Selâmlar size! Sevgi, muhabbetler size. İlhamınız, aşk ve muhabbetiniz sonsuz olsun.
Hak dostlar, hoşça kalın!
16. 01. 2003