Melâmeti zevk ederler
Her hâliyle şükrederler
Vekilim Allah’tır, derler
Bunlar sâdık dervişlerdir
Hedefimize Ulaşabilmek İçin!
Esselâmualeyküm
Muhterem Dostlar!
Allah’ın rızası, sevgi ve muhabbeti üzerinizden eksik olmasın. Mevlâ cümlemizi razı olduğu dostlarından ayırmasın. Amin!
Hak Yolun yolcuları!
Hak yolda, Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.) bizlere emânet ettiği Kur'an-ı Kerîm, Resûlullah’ın sünneti ve Ehl-i Beyt’i ile hedefimize ulaşabileceğimiz açık bir gerçektir.
O Kur'an-ı Kerîm ki içerisinde şüphe yoktur. Peygamberimizin (s.a.) en büyük mucizesidir. Zâhirî ve bâtınî mânâlarıyla insanlığı zulmetten nura, küfürden hidâyete, cehilden ilme kavuşturan hidâyet rehberi ulvî kitaptır!
Bu kitabın dışında selâmet yolu bulmak mümkün değildir. Kur'an-ı Kerîm’e gönülden bağlanacağız. Âyet-i kerîme: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir..”[1] Kur'an-ı Kerîm’in emir ve nehiylerine riayet etmek (uygun davranmak), yap denileni yapmak, yapma denileni yapmamak ilâhî emirdir.
Dostlar!
Kur'an-ı Kerîm’in zâhirî ve bâtınî mânâlarına ulaşabilmek için emre itaat, telkine sadâkat rehberimiz olacaktır. Her zaman dikkatli ve ölçülü olacağız. Allah’a ve O’nun Kur’an’ına, habîbi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.) Efendimize inananların elinden, dilinden zarar gelmez. Onlar, iyilikten başka bir şey düşünemezler.
Muhterem Dostlar!
Kanun-u İlâhî olan Kur'an-ı Kerîm’e saygılı olmayanlar, emirlerine itaat etmeyenler, Hak'lâ bâtılı, iyiyle kötüyü, helâlle haramı seçemeyenler, kuru lâf ile tevhid ettiklerini îmân ehli olduklarını zanneden zavallılar, hakikatten uzaklaştıklarının farkında bile değiller...
İlâhî emir:
“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[2]
Âyet-i kerîmelerdeki incelik, hikmet, Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’e tâbi olmanın lüzumudur.
Muhterem Dostlar!
Kurtuluş, selâmet Peygamberimize (s.a.) bağlanmakta, itaat etmektedir. “Size Kur’an-ı Kerîm’i, sünnetimi ve ehl-i beytimi emânet ediyorum.” buyuruyor Hz. Peygamber. (s.a)
Kur’an-ı Kerîm’in hakikat mânâlarına liyakat kazanabilmek (lâyık olabilmek) için Peygamber Efendimizin (s.a.) sünnetine sımsıkı sarılacağız. Onun vekâletini yapan kâmillerine, mutlaktan tevhidi veren Hak mürşitlere sadâkat ve samimiyetle itaat edeceğiz. Telkinlerini mutlak olarak kabulleneceğiz. Kendisine vahyolunan Peygamber Efendimiz (s.a.) için Cenâb-ı Hak : “Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.”[3] buyuruyor.
Allah’ın velilerine ilham-ı ilâhî tecellî eder. Onlar da kendilerinden bir şey söylemediler. Allah ve Resûlü’ne vekâlet eden bu Hak dostlarının rızasını kazanmak, gönüllerine girmek; at dediklerini atmak, al dediklerini almakla olacaktır.
“Mürşid-i kâmil olanın sözleri Kur’an olur.” Yâni âyet ve hadisten ilham alarak sohbet ederler. Sünnete bağlılığımız, Peygamber Efendimize (s.a.) saygıdandır. Allah da şart koşuyor: “Peygambere tâbi olun!”[4]
O yüce insana sorduklarında:
- İslâm nedir?
- “İslâm güzel ahlâktır.”[5] diyor.
Yine “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”[6] buyuruyor. Rehberimiz olan Peygamber Efendimiz (s.a.) bunun güzel örneklerini vermiştir.
O, Muhammedü’l-Emin, emin insandır. Güzel ahlâkıyla, doğru hâliyle itimat kazanıp gönülleri fetheden Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.) peygamberlik veriliyordu, âyet nâzil oluyordu. Ev edna’nın sır perdeleri açılıyordu. O, ulvî ve kutsî sohbete davet ediliyor, miraç olayı tecellî ediyordu. Bu kutsî davanın temelinde, bakıyoruz ki, iman, sadâkat, doğruluk, itimat, sevgi var.
Süleyman Çelebi:
“Avdet edip davet kullarımı
Ta gelüben göreler dîdarımı.” diyerek o kutsî sohbeti anlatıyordu.
Ey davet edilen insan!
Allah ve Resûlü’nün harem-i ismetine girebilmek için fenâfillâhta tam yokluk gerek. Vücut kokusu kalmayacak. Nispet efâl, nispet sıfat, nispet vücut ifnâ olacak. Tevhidin güzel ahlâkı tecellî edecek.
İtimat kazanan, sevgiye mazhar olan “Hak geldi, bâtıl gitti”[7] tecellîsine uğrayan bu kardeşlerimiz alışverişlerinde, iş hayatlarında tevhidin hâlini yaşayacaklar. Tevhidi günlük hayatlarına uygulayacaklar. Her hâlleri murakabeli, ölçülü olacaktır. Düşünen, tefekkür eden insan; niçin, niye evhamına kapılmaz. Kadere iman, takdire rıza göstermek başlıca arzumuzdur. Bunun dışında kurtuluş yoktur. Zikir, fikir, ilham-ı İlâhî tecellî etmiyorsa bunlara mâni sebepler vardır.
Muhterem Dostlar!
Bu sebepleri yok edecek olan, telkindir. O zat-ı muhteremin tarif ve telkininde bunlar mevcuttur. Dünyanın oyunbaz hâlleri, renk ve şekli, cazip maddesi bizi ilâhî vuslattan mahrum etmesin. Bizler Muhammedî Melâmîleriz. Âşık, sâdık ve ârif olmalıyız.
Ârif insanlar adımlarını göre göre atarlar. Sözleri, sohbetleri, hâl ve harekâtları kontrollüdür. Onların ellerinden, dillerinden kimseye zarar gelmez. Kur’an makamına girer Kur’an sohbeti yapar, Kur’an sohbeti dinlerler. Hadis makamına girer peygamber sohbeti yapar, peygamber sohbeti dinlerler.
İtimat kazanan bu zat-ı muhteremlere, sadâkatleri nispetinde âyet-i kerîme ve hadis-i nebeviyenin sırları açılır. Kesrette vahdeti, vahdette kesreti zevk ederler. Halk arasında bunlar nişansızdırlar. Bunlar tarife girmez, dil bunları anlatamaz. Hâl ehli olan bu zat-ı muhteremler kubbe altında gizlidirler.
Muhterem Dostlar!
Aynı telkin çok şükür hepimize yapıldı. Aynı hâl hakkımızdır. Mevlâ ihsan etsin. Amin!
Hanemizde Hak rızasının tecellî etmesi için nefsânî olan, şerre açılan kapıları kapatalım. Kapatalım ki Allah ’ın razı olduğu iyilikler tecellî etsin.
Aile birliğimize nefsâniyet girmesin. Onları yan tesirlerden, etrafın kötülüklerinden, ruhaniyetimizi imha eden hastalıklardan tevhid ile koruyalım. Hanemize zikir, fikir, tefekkür, akl-ı selim hâkim olsun.
Bilhassa çocuklarımızı ihmâl etmeyelim. Onları yalandan, haramdan, ahlâkı bozan kötü hâllerden koruyalım. Tevhid ailesini Allah, bütün kötülüklerden korusun.
Size ve aile birliklerinize selâm ederim. Allah’ın razı olduğu iyiliklerin tecellî etmesi için daima dua ve niyâz ederim. Allah ve Resûlü’ne emânet olunuz.
24. 01. 1986
[5] Kenzu’l-Ummal, 3/17, Hadis no: 5225
[6] Muvatta’, Hüsnü’l-Hulk, 1