Hâlde tevhid edenleriz
Ahkâm ile gidenleriz
Hak-bâtılı seçenleriz
Allah diyen dil var bizde
Râbıtamız Hakk’adır.
Esselâmualeyküm
Muhterem Kardeşim,
Allah’ın ve Resûlü’nün sevgisi, ruhunuzda, muhabbetinizde tecellî etsin inşallah!
Sevgili Kardeşim,
Bizler ihvanımıza kendimizi değil; Hakk’ı talim ve telkin etmekle görevliyiz. Râbıtamız da mutlak olan Hakk’adır. Çünkü o Mevlâ-yı Müteâl karanlık gecede, kara taşın üzerinde hareket eden karıncasından haberdardır. Sizlerin ve on sekiz bin âlemin kalbine, ruhuna, bütün fiiliyatına nazar etmektedir. Vicdanların muhakemesi O’ndan gizli olmaz. Her hâlimizden haberdar olan Mevlâ, bizden razı olursa ve biz, O’nun itimadını kazanabilirsek, bundan daha büyük mutluluk olabilir mi?
İbrahim Ethem Hz.’leri, hazretliğe taç ve tahtından geçti de kavuştu. Bütün Allah dostları ilâhî aşk ile vücutlarında inkılâp yaptılar, aşka tutuldular, sevgiye mazhar oldular, hâl ehli, zevk ehli oldular.
Bunlardaki kemâlat, Kur'an-ı Kerîm’in emirlerini tutmak, nehyettiği haramlardan kaçınmakla gerçekleşmiştir. Hülâsa mürşitlerinin emrine itaat ederek at denileni attılar, al denileni aldılar, fenâfillahta eridiler, nâm u nişanları kalmadı. Sevgiliyle aralarına perde olacak, sevgi ve muhabbete mani olacak nedenleri zikir, fikir, ahde vefa, emre itaatle kaldırdılar.
Bu can dostlara paha biçmek mümkün mü! Hangi terazi bunları tartabilir? Hangi kantar çekebilir? Mevlâ-yı Müteâl bir hadis-i kudsîsinde buyuruyor ki: “Kulum beni severse, bana teslim olup beni kendisine vekil ederse, ben onun diyeti olurum. Dünya, ukba, ûla, uhra ona perde olmaz. Benimle görür, benimle işitir. Bir nefes ben ondan, o benden ayrı olamayız.”
İşte bu Hak erlerini ne kadar medhüsenâ etsek az. Mevlâ onlara “İyi bilin ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”[1] buyurur.
Bunlar, Mevlâ’nın ilham-ı ilâhîyesiyle tevhidin sırrına kadem bastılar. Zâhiri halk ile bâtını Hak olup velâyet ve nübüvvetin sırrına erdiler. Aşk ve muhabbetini mürşidinden aldığı telkin üzere zevk eden, yaşayan bu kardeşlerimiz, bu Hak dostları ne kadar hamdetseler, şükretseler, Hak yolunda binlerce can feda etseler az değil mi!
Sevgili Kardeşim,
Tevhid ilmi, hâl ilmi, mânâ ilmidir. Kelâm, tevhidi tarif eder; ama hâlin, mânânın zevkini, yaşantısını veremez. Kardeşlerimizden istediğimiz; hâllerinin, ahlâk ve yaşantılarının tevhid olmasıdır. Güzel ahlâkla tenezzül ve tevâzuyla ilham kaynaklarını coştursunlar. Hakk’ın rızasına mazhar olsunlar. Yaşantıları Hak rızası üzerine devam etsin inşallah!
Tevhidin râbıtasıyla bütün engelleri aşacaksınız. Nefsânî olan herşey yıkılmaya mahkûmdur. Tarif ve telkin ile Hak tecellî eder; bâtılın nâm u nişanı kalmaz. Gönül bahçemizi çok dikkatli, emrolunduğumuz gibi doğru olarak, kötü tesirlerden kurtarmalıyız. Gönül bahçemizde aşk, sevgi, muhabbetullah meyveleri, cennet meyveleri yetiştirmeliyiz. Size gelen, sizi seven ve sizin sevdikleriniz bu meyveleri tatmalı.
Ulu Mevlam sizin ve bütün ihvanımızın gönüllerini nefsânî âfetlerden, art düşünceden, maddenin ve hırsın ihlâlinden (zararından) korusun. “Gel gönüle gir gönüle!” buyuran sultanlar gönüllerini imar ettiler. Güzel ahlâkla gönül kapısını açtılar. Gönülde miraç etmenin zevkine, muhabbetine erdiler de bizleri de davet ettiler.
Cenâb-ı Mevlâ ihvanımızı fenâfillâhta “Lâ ilâhe illallah” tevhidinde Allah’ın rızasına; “Muhammedün Resûlullah”ta da habîbinin sevgisine ulaştırsın, aynı hâli yaşatsın. Zevk ve râbıta üzere olmamızı Cenâb-ı Zülcelâl, habîbinin yüzü suyu hürmetine ihsan eylesin.
Buradan bütün ihvan çok selâm ederler. Bizler de oradaki kardeşlerimize ayrı ayrı selâm eder, Cenâb-ı Hak’tan kemâl-i afiyetler dileriz.
Þunu belirtmeliyim ki “Her yüzden nazarım sen!” şuurundayız. Enfüs, âfak, ezel ve ebed sevgimiz, bağlantımız Hakk’adır. Çünkü O, daima bizimledir. Hakk’ın yolundan yürür, emrini tutar, rızası üzerine yaşantınızı devam ettirebilirseniz Hak sizden razı olacak. Onun dışındaki rıza bizi kurtarmaz.
Hudâ’ya emânet olunuz. Selâm ve sevgiler.
02. 05. 1982