TD Menü
 Anasayfa
 Sohbet Videoları
 Sesli Sohbetler
 Sohbetler
 Sesli
 ilahiler
 Mektuplar
 Hatıralar
 Öz Geçmişler
 İletişim
Kasm 15, 2010 07:03 S CST

KURBAN BAYRAMI VESİLESİYLE...

Yazar: semiye. 10979 Okunma
  Bu Sayfay Yazdr   PDF Dosyas Olutur   Bir Arkadana Gnder


MUCİZE-Yİ MUHAMMEDİYE!

 

 

Esselamüaleyküm

Muhterem Kardeşlerim!

Selam, sevgi, muhabbetlerimle sizleri Ulu Mevla- ma ezel ve ebed teslim ederek sohbetime başlarım.

Ulu Yaratanım cümlemizi feyzine mazhar kılsın. Kutsi ve ulvi emanete hizmet etmekte yardımcımız olsun. Bizi bize bırakmasın. Yed-i kudretiyle/kudret eliyle bizleri korusun.

Rabbimize her an, her nefes muhtacız. Onun için Hak mürşitler her nefes zikrullah verdiler. Abdestli olmayı telkin ettiler. Maddî ve manevî temizliği öğrettiler. Öyle temiz, öyle sade bir hale getirdiler ki… Aman Allah’ım! Bu güzelliğin tarifi mümkün değil!

Bu temizlikten, bu sadelikten beklenen bir doğuş vardır. Zulmetler nura gark olacak/karanlıklar aydınlanacak, gerçekler zahir olacak. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.)’in doğuşu tecelli edecek.

İşte o zaman “Hak geldi, batıl gitti” [1] sırrı gerçekleşecek. Bu ayet-i kerî-menin hakiki manası o kadar derin ki dil tariften aciz.

-Peki bu nasıl olur, nasıl gerçekleşir efendim?

Mürşid-i kamillerin telkiniyle tarifiyle onların emrine itaatle, telkinine sadakatle gerçekleşir. O zaman, on sekiz bin aleme sığmayan, mekan ittihaz edilmeyen Mevla-yı Müteal buyuruyor ki: “Ben mümin kulumun kalbindeyim.”

Muhterem Dostlar!

Gönlünde, ruhunda, vicdanında Ulu Yaratanına tertemiz yer vermek, nefsî mücadelede muzaffer olup kutsi ve ulvi davayı gerçekleştirebilmek ve O’nu aynen korumak ne mutluluk!

Aman Allah’ım! Bizi bize bırakma. Rahmetine, merhametine en çok muhtaç olduğumuz zaman. Hadis-i kutsinde buyuruyorsun: “Kulumu sevdim mi gözünden gören, dilinden söyleyen, kulağından duyan, elinden işleyen ben olurum. Ben kulumun diyeti olurum.”

Aman Allah’ım, bunları bilmek, söylemek ne güzel ne güzel! Ya aynen yaşamak, haliyle hallenmek, zevkiyle zevkyap olmak? Tarife, ifadeye sığar mı!

Ulu Yaratanım!

Yine yalvarıp niyaz edeceğim. Bu hali bize ve bütün ihvanımıza ihsan et. Bizleri şuhud ve tefekkür üzere yaşat. Hidayet ettiğin zümre-yi salihînden ezel ebed ayırma.

Ayet-i Kerimende “De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder” [2] buyuruyorsun Mevlam. O yol ki hidayet olunanların yolu. Hakk'ı-batılı seçenlerin yolu. Kur’an yolu. Uruç ve nüzul edenlerin yolu. Bu yolda rehber Peygamber Efendimiz (s.a.) Habi-binin yolunda yürümekte yardımcımız ol.

Muhterem Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz (s.a.) bize Kur'an-ı Kerim’i, sünnetini ve Ehl-i Beytini emanet etmiştir. Birçok zamanlar ifade ettiğim gibi yine ifade edeceğim: İnciler, deryalarda bulunur. Kur'an-ı Kerim, bütün incileri içinde taşıyan sonsuz bir ummandır, hikmetler hazinesidir.

Allah ve Resulü’nün arasında cereyan eden İlâhî haberleşmedir. Kulağımızı Kur'an-ı Kerim’in kalbine koyalım. O’nun aşkına, sevgisine, muhabbetine tutulalım. O’nunla konuşalım. O, bizim tercümanımız. Derdimizin devası. O bize sesleniyor: “Bana ancak temizlenenler dokunabilir.” [3]

İlâhî emirleri kapsayan, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran Kur'an-ı Kerim’le sevişip bağdaşabiliriz. O, mana itibariyle Hakk’ın sır hazinesi. Lafız itibariyle Mucize-i Muhammediye. Beşeri zulmetten kurtaran/in- sanlığa ışık tutan, zalime haddini bildiren, yetimin, mazlumun hakkını koruyan bir kitaptır.

Ezel ve ebed insanlık O’nun huzurunda aciz kalacaktır. O’nun harim-i ismetine, naz ve niyazına; ancak mürşid-i kamilin telkini ile terbiyelenmiş, kesafetten letafete, maddeden manaya geçmiş olanlar girebilir. Hakk’ı kendisine diyet edinmiş, güzel ahlak ile örnek bir mümin olduğunu ispat etmiş zat-ı muhteremler o hali yaşayacaklar. Ama ifade edecek dil bulamayacaklar. Kelam, ilim O’nu anlatamaz. Yürü hâl ehli ol kali n’idersin!

Muhterem Müminler!

Peygamber Efendimiz (s.a.)’e tâbi olmak, O’nun yolundan gitmek, o yolda O’na itaat etmek asıl görevimizdir. Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim’inde “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” [4] buyuruyor.

Başka çıkar yol yok. Saadet, kurtuluş Muhammedî Melamet’te. Þeriatsız Hakikat, bedensiz ruha; hakikatsiz Þeriat da ruhsuz bedene benzer. Hakikat incileri Þeriat deryasında bulunmaktadır. O İlâhî kanun, Peygamber Efendimiz (s.a.)’in koyduğu kurallar o kadar güzel ki beşer bunu idrakten acizdir. Aman Allah’ım, ne kadar güzel, ne kadar kıymetli şeyler!

Þeriat-ı Garra-i Ahmediye’de yalan yok, haram yok, dedikodu yok, sûizan/kötü şeyler yakıştırmak yok. İlâhî emirlere itaat var. Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, İlâhî emirlere sımsıkı sarılmak var.

Kur'an-ı Kerim; Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (s.a.)’in devlet nizamı, idareciliği, ahkamı, mucize-i Muhammediyesi. Onun özetini Veda Haccı’nda hutbe yapmış. O veciz konuşma ne kadar güzel, ne âdilane. Rabbim bizi bu yoldan ayırma.

Dostlar!

Birkaç hadîs-i şerifini acizane ifade etmeye çalışacağım. Peygamber Efendimiz (s.a.) buyuruyor ki:

“Kendisi tok, komşusu aç yatan bizden değildir.”

“Müslim-gayrımüslim hiç ayrım yapmaksızın mahlûkat-ı Huda’ya karşı merhametli davranınız ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin.”

Ve yine:

“Kimse kimseye üstün değildir.”

“İşçinin alın teri kurumadan hak ettiği ücreti verin.”

“Kabilecilik yoktur, ruhbanlık yoktur. Sınıf kavgası yapmayın”

“Tefrikaya düşmeyin. Allah'ın ahkamına, emirlerine sımsıkı sarılın. Siz mümin kardeşlersiniz. Aranıza fitne-fesat girmesin.”

Muhterem Efendiler!

Mümin kardeşlikte eşitliği, kardeşliği, sevgi ve muhabbeti bize tarif ve telkin eden Allah’ın Resulü “Ben de sizin bir mümin kardeşinizim.” diyor.

Dur ve düşün! Rica edeceğim, başını iki elinin arasına al ve derin derin düşün: Allah’ın Resulü, sevgilisi, yapıştığı iman halkasında çığır açmış. Tek başına ihtilal yapmış. Hakiki inkılabı gerçekleştirmiş. Dinin kurucusu. İki cihan serveri, nebiler nebisi, hatemü’l-enbiya efendimiz bize kardeşliğini ilan ediyor. Bu mucizevî bir hitap! Rabbim, ne eşitlik, ne tevazu, ne muazzam ifade!

Yine düşün: Hz. Muhammed Mustafa (s.a.) bize kardeşim diyor. O’na layık kardeş nasıl olmalıdır?

Ey peygamber kardeşi!

Silkelen artık! O Ulu’l-azîm Peygamberin (s.a.) açtığı yoldan Þeriatıyla, tarikat-ı Muhammediyesiyle Hakikat-i Ahmediye’siyle marifet-i İlâhîyeye ulaşmanın azmi, iştiyakı içerisinde ol. “Din nasihattir.” telkininin size bu yolu açacağından şüphemiz yoktur.

En büyük şeref, meziyet mümin olmaktır. İman-ı kamil ve amel-i salih sahibi olalım. Salih ameller işleyeceğiz. İbadat u taatımızı en güzel şekilde, tertemiz yerine getirmeye çalışacağız.

Hakikat, Þeriat’ın içerisinde. Onun için şer’i hükümlere riayet etmeyenlerin, Peygamber Efendimiz (s.a.)’in gösterdiği yoldan yürümeyenlerin Ulu Peygamberimiz (s.a.)’in hakikatine vasıl olmaları mümkün değildir. Onlar vâris sayılamazlar.

Eskişehir’de bir sohbetimde: “Çok dikkat edin. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.) bize gelsin, dirilsin, bizimle sohbet etsin. Sevsin bizi bağrına bassın. O’na layık ev, O’na layık ümmet, O’na layık kardeş olalım!” demiştim. Aman Allah’ım, ne güzel, ne kadar güzel!

Muhterem Dostlar!

Ne kadar hamd etsek, şükretsek, her nefes zikrullah yapsak az değil mi?

Ulu Allahım!

Rızan için kılınan, miraç olan namazdan bizi hissedar eyle; mahrum eyleme. Orucu ve orucun hakikatini bizlere tattır.

Mevlam!

Bütün ihvanımıza ve din kardeşlerimize senin yolunda haccetmek, zekat vermek, İlâhî emirlere itaat etmek ihsan eyle. İtimat kazanıp isbat-ı vücut ederek şehadete yükselmek, görerek, bilerek, yaşayarak şehadet getirmek nasip eyle

Muhterem Kardeşlerim!

On beş günlük seyahatimde birçok hallere şahit oldum. Bazen sevindim. Gördüğüm aşk, sevgi, muhabbet, Allah'a bağlılık ve zikir, şer’i hükümlere itaat beni çok memnun etti.

Bazen de çok üzüldüm. Ağladım, sabahlara kadar uyuyamadım. Allah'a dua ve niyaz ettim: Ulu Allah’ım! Hepsine aynı telkin, aynı tövbe, aynı nasihat veriliyor. Ne oluyor da bazıları alabildiğine aşka, zevke dalıyor ve bazıları maalesef, maattessüf/ne yazık ki imandan sonra tekrar eski hallerine dönüyorlar.

Ne oldu size? Ne oldu da Allah ve Resulü’nün sırat-ı müstakîm olan yolundan inhiraf ettiniz/saptınız? Allah, dinini teyid edecek/sağlamlaştıracak, kendisine hizmet verecek ne müminler yaratmaya muktedirdir.

Tövbe etsinler, pişman olsunlar, ağlayıp gözyaşı döksünler. Allah'tan af dilesinler. Sonra af kapıları kapanır da -Allah korusun- dönüşü olmayan bir akıbete yuvarlanır giderler.

Özü, sözü birdir ehl-i tevhidin

Hak yolda kardeşler beraber gidin.

Dostlar!

İlâhî emirlere itaat edeceğiz. Al denileni alacağız, at denileni atacağız.

Ümmetin fesada gittiği bir devirde ne mutlu Peygamber Efendimiz (s.a.)’in Þeriat’ına, hakikatine, sünnetine bağlananlara.

Ne mutlu Hakk'ı-batılı seçen, iyi ve kötüyü fark edenlere!

Ne mutlu yaratılış gayesini bilenlere!

Ne mutlu emrolunduğu gibi doğru olup emre itaat, telkine sadakat gösterenlere!

Ne mutlu Hakk’ı Hak bilip Hakk’a ittiba edenlere, batıldan kaçınan salihler topluluğuna.

Allah’ım, bizi ve ihvanımızı, ihvanımızı ve bizi bu zümrelerden ayırma.

Hak mürşidin gösterdiği yoldan, zikirle fikirle, tefekkürle yürümek, murakabeli/kontrollü olmak, hikmet ve hakikatleri tahsil etmek ihvanımızın en güzel kazancı olacaktır. Bu kazançlar yok olmaz. Bunlara paha biçil- mez. Allah’ım muhafazasını nasip eyle.

Evimiz her haliyle Peygamberimiz (s.a.)’in razı olduğu ev olsun. Çocuklarımıza Allah ve Resulü’nü sevdirelim. Korku ve baskıyla değil, aşkla zevkle muhabbetle onları kazanmaya çalışalım. Aile birliklerimizde sevgi, muhabbet hakim olsun. Bütünleşelim. Dışarıda kalanlar, mahrum kalırlar.

Allah'a sonsuz hamd ü sena, habibine nihayetsiz salat ve selam olsun. Hepinizin geçmiş Ramazan Bayramınızı ve gelecek Kurban bayramınızı can ü gönülden tebrik ederim. Bayramın gerçek manasına ve hakikatine nail olmamız için Ulu Mevla’dan dua ve niyaz eder, hepinizi Allah ve Resulü’ne emanet ederim.

Bâki Huda’ya emanet olunuz.

 

Þu bir gerçek ki tulûat/doğuş bu. Allah'ın lütfu. Mevlam böyle istiyor. Uzun yazdığım için beni bağışlayın. Yazmak ve yazmamak kayıtlarından Hak mürşidin telkiniyle azadeyiz.



[1] İsra, 17/81

[2] Âl-i İmran, 3/31

[3] Vakıa, 56/79



Telif Hakk © Tasavvuf Derneği
Tm Haklar Sakldr.


Kategori: Mektuplar
Anahtar Kelimeler: Yok
aretle: Share/Save/Bookmark

[ Geri Dn ]
E-Kitaplar
Bir Ayet

5.103. Allah bahîra, sâibe, vasîle ve hâm diye bir þey (meþru) kýlmamýþtýr. Fakat kâfirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler ve onlarýn çoðunun da kafalarý çalýþmaz.

[ Mâide Sûresi:103]

Anasayfa | Kur'an-ı Kerim | Videolar | İlahiler (mp3) | İlahiler | Hatıralar | Mektuplar | Sohbetler | Öz Geçmişler | Kullanım şartları

©2002 Tasavvuf Derneği Tüm hakları saklıdır.