GÖNÜLLER FETHEDENDİR DERVİÞ
Mürşit elin öpendir derviş
Rızasını alandır derviş
Kadere razı olandır derviş
Gönüller fethedendir derviş
Hak emrini tutandır derviş
Helal-haram seçendir derviş
Varlık benlik atandır derviş
Gönüller fethedendir derviş
Hakk'ı diyet edendir derviş
Uruç nüzul edendir derviş
Farkı fark edendir derviş
Gönüller fethedendir derviş
Emre sadık olandır derviş
Çokça zikir yapandır derviş
Tefekkür edendir derviş
Gönüller fethedendir derviş
Çok sabırlı olandır derviş
Canda canan bulandır derviş
Hak nuruyla bakandır derviş
Gönüller fethedendir derviş
Þeriatı olandır derviş
Hakikate erendir derviş
Âşık sadık olandır derviş
Gönüller fethedendir derviş
Ârif insan olandır derviş
Halktan Hakk'ı sevendir derviş
Haline şükredendir derviş
Gönüller fethedendir derviş
Çok sabırlı olandır derviş
Merhametli olandır derviş
Hak Rasulü sevendir derviş
Gönüller fethedendir derviş
Allah'ın sevdiğidir derviş
Mütevazı olandır derviş
Dünya-ukba geçendir derviş
Gönüller fethedendir derviş
Naz ve niyaz edendir derviş
Dost ile dost olandır derviş
Mahremine girendir derviş
Gönüller fethedendir derviş
Dervişleri sevendir derviş
Sohbet Hak'tan alandır derviş
Sabri sabredenlerdir derviş
Gönüller fethedendir derviş
02. 02. 2010
Esselamualeykum
Muhterem
Dostlar,
İki
gün evvel aklımdan geçti. Bana sorsalar ki:
-
Dervişle derviş olmayanın arasındaki fark nedir?
Buna
cevaben bu ilahiyi yazdım.
İLAHİNİN ÞERHİ/AÇIKLAMASI
Mürşit
elin öpendir derviş
Rızasını
alandır derviş
Kadere
razı olandır derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Derviş,
mürşidin elini öpecek, ama rızasını da alacak. El öpersin ama rızasın alma
şartı vardır. Mürşit razı mı senden? Mürşidin senden razıysa, o zaman dervişlik
kolay.
Kadere
razı olmak, en zoru dervişliğin. Kaderde celal var, kahır var, azap var, hesap
var; cemal de var. Kerbela’da Hz. Hüseyn’in başına kaderin cilvesi geldi.
Kadere razı olmanın örneğini verdi. Kahretmedi. O gün onlara kahretseydi, Allah
onları hak ile yeksan ederdi.
Allah'ın
emrine razı olandır derviş. Allah'ın takdirine, mukadderatına razı olandır. Karşına
bir olay çıktığında “Eyvallah” diyelim. Bütün dava ilahi takdire dervişin razı
olmasıdır.
Gir
kamil gönlüne cennet dilersen
Fedhuli
buyurdu Kur’an içinde
Gönülde
yer tutma! Bir mürşide sevilmek, bütün gönülleri fetheder. Derviş yalnız
ihvanın değil komşunun, herkesin gönlünü fethedecek. Çünkü her gönülde Allah
vardır, her varlıkta Allah vardır. Tatlı diliye, güler yüzüyle güzel ahlakıyla
çevresine nur saçacak, gönülleri fethedecek. Allah bize çok iyilikler versin, huzur
versin.
Hak
emrini tutandır derviş
Helal-haram
seçendir derviş
Varlık-benlik
atandır derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Âyet-i
kerimede Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Taraf-ı âliyemden Habib-i edibim neyi
getirip alın dediyse onu alın, neyi atın dediyse onu atın.” Bu bir emirdir.
Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınmalıyız.
Allah'ın
emri: Haramdan kaç, yalandan kaç. İbadat u taat eyle. Namazını oruçunu, haccını,
zekatını eda eyle. Allah bu yolda elimizden tutsun. Peygamber Efendimiz’e
soruyorlar:
-
Ya Rasulallah haram nedir?
-
Haram ateştir, buyuruyor.
Derviş
bunu fark etmelidir. Helalle haramı seçersen, haramı elinin tersiyle itersen,
helal lokma yersen sensin derviş.
Gurur,
kibir, şirk olan varlıklarını, benliklerini atandır derviş. Varlıklı, gururlu,
kibirli, inatlı oldun mu derviş olamazsın. Bunları kulak ardı etmeyesiniz.
Bunları Allah'tan aldım da yazdım.
Hakk'ı
diyet edendir derviş
Uruç
nüzul edendir derviş
Farkı
fark edendir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Bir
hadis-i kutside “Sevdiğim kulumun diyeti olurum.” buyuruyor Allah.
Sevilen kul olabilmek için kul O’na gönülden bağlı olacak.
Allah'a
sorsak ki:
- Ya
Rabbi hangi kulu seviyorsun?
-
Benim sıfatlarımı benim rızam doğrultusunda kullanan kulu seviyorum, der bize.
Ben böyle yorum yapıyorum. Siz başka yaparsanız ona da eyvallah, derim.
Biz
Allah'ın sıfatlarını kullanıyoruz. Bunlar bizde baki değildir. Göz emanettir,
Allah'ın emanetidir, Allah'ın istediği gibi kullanacaksın. Allah'ın nuruyla
bakıyor senin gözün. “Onlar Allah'ın nuruyla nazar ederler.” Tecelli sıfatın
mazharıyız. Bütün sıfatlar Allah'a aittir. Her şey emanet bizde. Bizdeki her
şeyin sahibi Allah’tır. Ruh da emanettir.
Uruç:
Vuslata doğru yükselme. Uruç etme, Hakk'a vuslat. Derviş uruç ettiğinde; vuslat
eder, halvet eder, dosta kavuşur. “Fe kane kabe kavseyni ev edna”ya ulaşır.
Uruc
eden derviş, sonra döner kul olur. Nuzul, inme. Nuzul etmek, kulluğa inmek. Vahdetten
kesrete inme. Hem yükselir, vahdete girer, hem kul olur, kesrete girer. Vahdetle
vahdetleşir, kesretle kesretleşir. Hem halkı hem Hakk'ı birleştirir. Allah bizi
o kamillerin himmetinden mahrum etmesin.
Derviş,
nerde olduğunu bilecek, nerden sohbet ettiğini de bilecek. Nerden dinlediğini
de bilecek.
Biz
Tafsilat-ı Muhammediye’de farkıyet sahibiyiz. Hak nedir, batıl nedir, helal
nedir haram nedir, fark edeceğiz. Helalle-haramı, Hakk'la-batılı, nimetle
necisi karıştırmayacağız. Ayette: “Hak geldi, batıl zail oldu” buyruluyor.
Biz de farkı fark edeceğiz. Farkıyet makam Tafsilat-ı Muhammediyedir, Hazretü’l-Cem’dir.
Allah bize dervişlik versin.
Emre
sadık olandır derviş
Çokça
zikir yapandır derviş
Tefekkür
edendir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Biz
sadakatimizin yüzde kaçını kullanıyoruz. Çok azını. Acaba tam sadık derviş
miyiz?
Mürşid-i
kamil bir emir verdi. O emre sadık olacaksın. Ama çok ağır gelecek sana. Olur!
İç
ol zehri ki sonunda bal olsun
Sonunda
zehr olan balı n’idersin
Sana
zehir gibi gelir, ama hikmetleri, manaları var. Allah bize anlayış versin.
Mürşit
dedi ki:
- Þu
ayakkabılarını ver fakire.
Hiç
tereddüt etmeden ayakkabılarını o fakire ver.
-
Benim başka ayakkabım yok.
-
Ne lüzum var böyle demeye. Böyle demeden emre uy. Sen de yalın ayak git
Aldın
maaşını geldin eve. Mürşid-i kamil dedi ki:
- Ne
kadar para varsa cebinde, cami avlusunda dağıt fakirlere.
Öyle
sadakatin, gücün kuvvetin olacak ki artık bu ay ne olacak diye düşünme. Hiç
tereddüt etmeden
-
Peki efendim, de.
-
Efendim benim başka param yok
-
Öyle mi, kalsın.
Sen
varlıkla Hak'tan uzaklaşıyorsun. Hem maddî hem manevî yokluğu alacaksın.
-
Peki efendim
Öyle
bir derviş olacaksın ki hiç suyun bulanmayacak.
Bizim
dervişliğimiz ağalık, ekabirlik. Yunus odun taşımış. İbrahim Ethem
padişahlıktan geçmiş, hela temizlemiş. Bizimki sultanlık. Sen buğday ekmeği ile
helva yiyeceksin. Ne babam devlet!
Mürşit
dedi ki:
- Evin
eşiğini değiştireceksin. “Bu kadın gitsin, boşa onu.”
Niçin
efendim, niye efendim yok.
Hacı
Bayram-ı Veli diyor ki:
-
Allah için kurban olanlar gelsin.
Binlerce
kalabalık arasından bir kadın, bir erkek çıkıyor.
Allah
âyet-i kerimesinde “Vezkurullahe zikran kesira” “Allah'ı çok zikredin”
buyuruyor. Kişi zikir yapabilmek için bütün olaylardan çekecek kendisini. Bir
araya gelince soruyor biri diğerine:
-
Nasıl olacak o bakkal işi?
-
Sen memuriyeti ne yaptın?
Bunlara
daldı mı olmaz. Derviş, Allah'a gönül veren derviş. Bir dervişi oldu-olmadı,
niçin öyle-neden böyle, hayır öyle-değil böyle’den zikrullah iyice alır. “Fezkurullahe
leallekum tuflihun” “Çok zikrediniz ki felah bulasınız, huzur bulasınız,
saadet, sevgi, muhabbet bulasınız.
Size
açık bir şey söyleyeyim mi?
-
Söyle Hacı Baba
-
Dergahımızın zikir azlığı vardır. Bir müddet geç kendinden, dostla baş başa
kal. Sonra Allah'ı hep uzakta görme kendinde gör. Biraz tanış O’nunla. Buluş,
biliş O’nunla. Biraz seviş, kaynaş O’nunla. Hem buluşma, hem bilişme, hem de
sevişme. Kiminle sevişiyorsun? Allah'la. Tanışır mısınız? Mülakata girip sohbet
eder misiniz? O sende iken sen O’nu gayrıda arama yahu.
Bir
dervişimiz biat etmişti, gelip gidiyor. Emekli kendisi. Dedi ki:
- Oğlan
Ankara’da yedek subay okulunda. Gideyim, paşayla görüşeyim. Oranın komutanı
benim sınıf arkadaşım. Görüşeyim de oğlanı buraya alalım. Dağıtımda İzmir’e
gelsin.
-
Ters tutmasın, dedim. Bir de bakarsın Samsun’a gider.
-
Yok yahu. Olmaz
Ankara’dan
dönüşünde bana geldi:
-
N’aber, dedi, paşadan söz aldım. Bana hürmet, saygı gösterdiler. Oğlanı İzmir’e
gönder, dediğimde “Tabi tabi” dediler.
-
Fazla güvenme bu söze, deyince kızdı.
-
Ne demek yahu? Sen hep bana ters düşüyorsun.
Birkaç
gün sonra geldi:
- Sen
benim oğlumu Samsun’a attın.
Benim
ağzımdan Samsun çıkmıştı. Ankara ile Samsun, İzmir tam paralel.
Dedim
ki:
-
Sen attın onu Samsun’a. Biz sana tevhid verdik Allah'a dayanasın diye. Sen
dayandın paşaya. N’aber? Seni gafil!
Sıkıntın
oldu mu müracaat edeceğin en büyük merci, özünde senin. O sende iken sen O’nu
gayrıda arama.
Bazen
Allah'la sohbete mülakata girin. Derdinizi O’na anlatın. Her zaman en çok
dertleşeceğin, sevişeceğin, kaynaşacağın, Allah’tır. Olur mu dersiniz? Olmaz,
derseniz kalkar giderim. Allah bu dervişlere anlayış versin.
İnsanları
yolda bırakan, zikirsizlik. Vuslata getirmeyen, zikirsizlik. Zikredenler dost
ile vuslat ederler. Zikredenler perdelerden geçerler.
-
Ben çok zikir yapmışım efendim.
Dursun
kenarda. Hepimizin zikri az. Zikrullah Allah'la arandaki mesafeyi kaldırır.
Girdim
anın zikrine azalarım dil oldu.
Zikredenler
mest olur, Allah ile dost olur. Hani nerde? Zikir az. Çok zikir yapacaksın
gelip bana ilhamlar dökeceksin.
Ma’şallah,
dervişime, nerden bu ilhamlar, feyizler, bu tuluatlar, bu zuhuratlar?
-
Allah'tan efendim.
Dostlar,
Zikir
yapılmazsa tefekküre ulaşılmaz. Allah bizi kendinden uzaklaştırmasın.
Çok
sabırlı olandır derviş
Canda
canan bulandır derviş
Hak
nuruyla bakandır derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Öyle
bir kahra, öyle bir celale uğramışsın ki… Senin sabrın o celali, cemal edecek.
Yoksa yanarsın orda. Öyle sabırlı olacaksın. Sonsuz bir sabır. Sabreden derviş
muradına ermiş. Gel dervişim sabredelim. Sabır saadet getirir. Ben çok
sabrettim de bak Saadet geldi, yanımda oturuyor. Çok sabırlı olan saadete,
huzura erer.
Can
sensin, canan seni yaratan. Yaratan, yarattığından ayrı değildir ki. Ama
O’nunla tanışmak, buluşmak, sevişmek, O’nu hissetmek, zevk etmek…
O
sende iken sen onu başka yerde arama. Gitsem şeyhime diyorsun. Sendekine müracaat
et Allah'a. Þeyhinde de O’ndan başka bir şey yok. Onda olan sende de var.
Kainata
Hakk'ın nuruyla bakandır derviş. Allah'ın nuruyla bakar derviş. Hakk'ın
nuruyla bakan her zerrede, her yerde görür, sefasına erer.
Þeriatı
olandır derviş
Hakikate
erendir derviş
Aşık
sadık olandır derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Þeriat,
Hz. Muhammed’in alın, dediği şeylerdir. “ve ma atakumurrasulü fe huzuhu.”
Þeriatın ahkamı çok geniştir. Abdest, namaz, hac, zekat bunun içinde. Yalan söylememek,
haram yememek, hiçbir tecavüzü olmamak, nefsani bir kötülüğü olmamak.
Þeriatı
zevkle, aşkla, severek alandır derviş. Namazı zoraki, askeriye angaryası gibi
kılmayacaksın. Namaz, oruç, hac, zekat… Allah'ın emri bunlar. Bunların
yapılması gerekir. Bunları seve seve yapacağız. Þeriatın sahibi kimdir? Hz.
Muhammed (asv). Bütün emirleri nehiyleri getiren, hadisleri söyleyen Hz.
Muhammed. Þeriatı aldın mı dinin sahibi oldun sen de. Helali-haramı seçersin,
Hakk'ı-batılı fark edersin. Þeriatı olmayan Müslüman olamaz zaten.
Þeriatın
hakikatine eremezse, zahirde kalır. Þeriatın hakikati tevhiddir. Þeriatın
hakikatine erendir derviş. şeriat, hakikatin dışında değil ki içindedir,
hemdemdir.
Hakikat,
kurb-i feraiz’dir. Þeriat kurb-i nevafil’dir. Kurb-i feraiz Makam-ı Cem zevki,
vahdet zevki. Kurb-i nevafil, tafsilat zevki. Denizin dalgası gibi birbirinden
ayrılmazlar.
Herkesin
önünde bir geçit var: Ölüm geçidi. Öldü, Allah rahmet etsin diyecekler. Ben
istiyorum ki dervişimizi ölüm geçidinden şimdi geçirelim. Ölüm onlara gelip
pençesini takamasın.
Ölmüşüm
ölmezden evvel, irdi canım vahdete
Ol
beka-yı Gülşen-i vahdetteyim yekdane ben
Gir
bizim bahçeye gör bülbülleri efgan eder
Cümle
bülbüller içinde şeyda gör birdane ben
Hem
aşık hem de bu yolda sadıktır derviş. Bizim ışığımız ufak da duyurmuyoruz onu
vs., yok canım! 5000 mumluk ışık gizlenir mi? Dünyayı parlatır. İnşallah siz de
Allah'ın nuruyla parlayacaksınız. Cehalet, küfür, gayriyet yanınızda
tutunamayacak, yıkılacak. İbrahim (as) daha çocuk. Gidiyor kiliseye alıyor
baltayı hepsini vurup kırıyor. Baltayı da en büyük putun başına boğazından
asıyor. Bir gidiyorlar ki hepsi kırılmış, dökülmüş putların. Kim yapar kim
yapar? Azer’in oğlu İbrahim yapar bunu, herhalde odur. Çağırıyorlar onu, diyorlar
ki:
-
Putlarımızı sen kırdın?
-
Sorun babalarına kimin kırdığını, bak orda duruyor.
- o
konuşmaz.
-
Konuşmayan, cevap vermeyen, kendisine gelen zararı önleyemeyen şeye neye
tapıyorsunuz? O ikilik istememiş demek, vurmuş kırmış öbürlerini. Bak balta başından
asılı.
-
Yok canım o yapamaz.
-
Madem yapamaz, edemez, bilemez, diyemez. Elinizle yaptığınıza niye
tapıyorsunuz?
Hz.
İbrahim’a (as) ceza veriyorlar.
Hz.
Ömer diyor ki: İki şey aklıma geldiğinde birinde ağlarım birinde gülerim.
Birinde ağlarım zaman-ı cehalette iken kızlarımı canlı canlı çukura atardım,
gömerdim. Beni bu cehaletten İslam kurtardı. Bun hatırladıkça ağlarım. Bir gün
bayağı büyümüştü kızım. Çukur kazarken üzerime uçan toprakları eliyle döküyor.
Biraz sonra ben onu kazma darbeleriyle parçalayıp o çukura atıyorum.
Birini
de hatırladıkça gülerim: Ticarete gidiyoruz kervanla. Un kavurur helvadan
putlar yapıyoruz. Giderken yol boyunca onlara ibadet ediyoruz. Yiyeceklerimiz
bitince de onları yiyoruz. Bakın bizi İslam ne şerefe, ne meziyetlere
ulaştırdı.
Arif
insan olandır derviş
Halktan
Hakk'ı sevendir derviş
Haline
şükredendir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Anlayışlı,
dikkatli olan insandır arif. Aşık olursun, sadık olursun, ama illa arif insan
olacaksın. ölçülü, ayarlı, sözü sohbeti dikkatli, adımını göre göre atan,
niçin, niye, nedenlere takılmayandır arif insan. Hoca haftaya Çarşamba imtihan
var, diyor. Talebe, daha beş gün var nasılsa, üç gün daha var. Tam vakti, saati
gelir, eyvah, der benim bugün imtihanım var. Olmaz ki. Vaktinde tedbirini
alacak dikkatini edeceksin.
Halkın
yüzünden Hakk'ı aynen sevendir derviş.
Efendim
diyor ki:
Halka
başka elbise
Giydirip
düşme ye’se
İdrisleyin
hulle biç
Halkı
Hak'tan ayırma
Dervişin
her gördüğü cemaldir. Halktan Hakk'ı seven, halktan Hakk'ı tanıyan, iğnenin
ucunu kimseye dokundurabilir mi, elinin tersiyle itebilir mi? Seni sevmiyorum,
diyebilir mi? Ama kim olursa olsun! Kim olursa olsun…
Halkın
yüzünden Hakk'ı sevendir derviş ifadesi ucuz gidiyor.
Söyler
kelam bakar sana
Görmez
gözü hiç masiva
Vermiş
gönül Hak'tan yana
Hep
gördüğü didar olur, cemal olur.
Allah'ı
halktan ayrı görenler, tevhid etmiş olmazlar. Aç gözünü hikmetle bak. Bu
kainatta O’nun efalinden, sıfatından, zatından gayrı bir şey göremezsin. Allah
bize anlayış versin.
Derviş
bulunduğu hale şükredendir. Her halimize şükredeceğiz.
Dervişim
diyor ki:
-
Ooo çok şükür, ya Rabbi şükür
-
Anladık da cemaline şükrediyorsun, ya celaline? Hadi şükret de göreyim
Dervişin
hali vakti yerinde, zengin, sağlıklı, bereketli. Mesleği var, evi var, arabası
da var da ooo çok şükür diyor. Evin olmasaydı, gelirin olmasaydı, günlük
nafakanı hamallıktan çıkarır olsaydın şükretmeyecek miydin? Fakir, hasta, zelil
olunca şükretmeyecek misin? Derviş her haline şükredecek.
Efendi
Hz.’leri buradan sohbet ederken dedim ki:
-
Efendim derviş için celali de cemali de …
Efendi
Hz.’leri cümlemi yarıda kesti:
-
Sus, sus, dedi. Allah bizi denemesin öyle.
Allah
böyle bir imtihan etmesin. Kim dervişlikte kalır? Biraz zorlaşır bu iş. Allah
bizi kendinden uzaklaştırmasın.
Çok
sabırlı olandır derviş
Merhametli
olandır derviş
Hak
Rasulü sevendir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Var
mı içinizde çok sabırlı olan. Tebrik ederim. Ben sabırlı insanlar yanında
kendimi sabırlı görmüyorum. Yeterli değil sabrımız. Vurana elsiz olacaksın.
Mürşidin bu aylık yiyeceğini dağıt dediğinde dağıtacaksın. Yalın ayak çarşıda
pazarda dileneceksin. Çok sabırlı olacaksın. Sabır olmasa ne felaketler gelir. Sabır
kurtarıyor bizi.
Hz.
Ali üç gün ardı sıra iftar yemeklerini dağıtmış. “Ve yutimunet taami miskinen
ve yetimen ve esira” Yanında olsam “Ya Ali çocukların aç, hanımın aç. Ey
Allah'ın aslanı, dostu, ne yapıyorsun sen?” Peygamber Efendimiz “ırhemu ırhemu
ırhemu” “Merhamet ediniz, merhamet ediniz merhamet ediniz.”
Bazı
hainler/cimriler var. Aman Allahım yahu. Ayette buyruluyor ki:“Allah hainleri
sevmez.” Allah diyor ki: “Benim rızam için verin de karışmayın. Bakın ben onu
azaltır mıyım? Bire on, yüz, bin veririm ben.”
Hak
Rasul nasıl sevilir?
Eğer,
avam gibi Hak Rasulünü seviyorsan, uzaklaşıyorsun O’ndan. Bu, sevmiyorsun
manasına da gelir. Hak Rasulü ilm-i Tevhidle seveceksin. İlm-i Ledünle
bulacaksın. Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasulullah kesret vahdet tevhid ederek,
kesafetinden letafetinden bulacaksın. Hak Rasulü sana perde çekemeyecek. Mürşid-i
kamilin telkini değil peygamberin, Allah'ın yüzünden de perdeyi kaldırır. Allah
bizi mürşidin himmetinden ayırmasın.
Hak
Rasulün haliyle hallenmedikçe, emrine sadık kalarak, izinden gitmedikçe, al
dediğini alıp at dediğin atmadıkça, kendine önder kabul edip halini, ahlakını,
yaşantısını O’na uydurmadıkça deme sakın ben dervişim.
-
Efendim ben çok seviyorum Hak Rasulü
- Hadi
şurdan..
-
Allah'ı çok seviyorum efendim
-
Ama hareketin Allah'a gitmez.
İnşallah
Peygamber Efendimizi çok sevenlerden olalım.
- Ya
Allah'ı efendim
-
Hak Rasulden geçer Allah sevgisi.
Allah'ın
sevdiğidir derviş
Mütevazı
olandır derviş
Dünya-ukba
geçendir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Peygamberi
çok sevdin mi, izinden yolundan gidip O’nunla hemdem oldun mu Allah'ın sevdiği
derviş olursun.
Allah
kimi seviyorsa odur derviş. Allah seviyorsa dervişsin. Allah'la sevişmeyen,
O’ndan sohbet almayan, O’nu enfüs-afak her zerrede fehmetmeyen/idrak etmeyen
nasıl derviş olacak?
Devriş;
mütevazı, gururu yok, kibiri yok, inadı yok, tertemizdir.
Herkes
ukba için neler neler yapıyor.
Dervişim,
Hem
dünyadan geçeceksin hem de ahretten. Allah; ben ahiretteyim, demiyor, ben
sendeyim, diyor. İnşallah bulanlardan, bilenlerden olalım.
Naz
ve niyaz edendir derviş
Dost
ile dost olandır derviş
Mahremine
girendir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Sevgilinin
naz ve niyazına yürürüz. Sevgililer birbirine naz ve niyaz ederler. Sevgilinin
harem-i ismetine naz ve niyaz edenler girerler. Sevgiliyle hemdem olurlar. Allah'ın
naz ve niyazına takılandır derviş.
Dost
oldu mu, dostun mahremine girer derviş.
Dervişleri
sevendir derviş
Sohbet
Hak'tan alandır derviş
Sabri
sabredenlerdir derviş
Gönüller
fethedendir derviş
Dervişleri
sevmeyen derviş olabilir mi? Sever misiniz dervişleri? Birbirlerinizi sever
misiniz?
-
Çok severiz efendim.
-
Yok, yeteri kadar değil. Ne kadar sevseniz yeteri kadar değil.
Ne
güzelmiş derviş olmak. Allah bize dervişlik versin. Allah ihvanımıza aşk
versin.
Size
tavsiyelerimiz: Dilin en tatlısını siz kullanın. Sözün en güzelini siz kullanın.
Mütevazı/alçak gönüllü, kimseyi yıkmayınız, kırmayınız. İyiliklerin melek
annesi olun.
Hak
şerleri hayreyler
Sen
sanma ki gayreyler
Arif
anı seyreyler
Görelim
Allah neyler
Neylerse
güzel eyler
Biz
anlayışlı olalım.
Þimdi
sorsam, falanca merhametli midir? Dersiniz ki:
-
Ooo çok merhametlidir.
- Hadi
ordan, ben öyle çok merhametli tanımıyorum. Onda bir merhametli oluyor. Onda
on merhametli olmalı. Hz. Ali üç gün yiyeceğini fakire, yolcuya, yetime
dağıtıyor, veriyor. Var bizde öyle bir tane? Aman Allahım nerdeee… Allah bize
bu yolda anlayış versin. Huzur, sevgi, muhabbet versin.
Dervişim,
Biraz
daralıyorsun, içine sıkıntı geliyor. Yağma edersen varlığın, gider gönülden
darlığın. Varlıktan darlık geliyor. Mahveyle sen ağyarlığın, yüz göstere
irfan sana. Sen yeteri kadar sabırlı değilsin.
-
Kime diyorsunuz efendim?
-
Hepinize, hepimize
Yeteri
kadar kadere eyvallah diyen değiliz. Biraz daha, biraz daha! Öyle sabırlı, öyle
metanetli, öyle cömert olacaksın ki Allah'ın rahmetini coşturasın. Hz. Sıddık
çok zengin iken malını İslam uğruna vermiş, dağıtmış. İki gün üç gün mescide de
gidememiş. Peygamber Efendimiz birkaç ashabıyla “Hadi gidelim bakalım Sıddık’ın
durumu nedir, gelmiyor üç gündür? Rahatsız mı, bir sıkıntısı mı var öğrenelim.”
O sokağa girince Peygamber Efendimize diyorlar ki:
-
Ya Rasulallah Sıddık’ın evinden ciğer kokusu geliyor, bize ciğer vermiyor.
Gidiyorlar
ki Hz. Sıddık eski çuvallara sarılmış oturur. Evde bakıyorlar ki ne ateş, ne
yiyecek hiçbir şey yok.
Hz.
Sıddık diyor ki:
-
Ya Rasulallah bir fakir geldi, Allah rızası için giyecek bir şeyim yok, dedi.
Ben de cübbemi verdim ona. Dışarı çıkacak halim olmadığı için çıkamadım.
Bizden
bir şey istendiğinde ararız giymeyeceğimiz eski bir şeylerden verelim, öyle mi?
“Len
tenalil birra hatta tunfiku mimma tuhibbun” Allah için en
sevdiğini en değerlisini infak edeceksin. Bir hatun zenginmiş. Altın yazma bir
Kur’an yazdırmış. Açmış Kur’an’ı, bu âyet gelmiş. “Allah yolunda en çok
sevdiğinizi infak etmeden/vermeden Allah'ın yanında muhabbetli, kıymetli olamazsınız.”
Vallahi bundan daha çok sevdiğim hiç bir şey yok, diyor. Hemen o canı kadar
sevdiği Kur’an’ı Kur’an kursundan bir talebe çağırıyor ona hediye ediyor.
Ben
de diyorum ki:
-
Sizin için olan mı hayırlıdır, Allah için olan mı?
-
Allah için olan efendim.
- O
zaman verdiğin Allah için, kalan senin için.
Dikkat
et canda cananını incitme sakın. Herkese ikram ihsan ederken daha sahavetli,
daha uyanık davranın. Ama demiyorum ki, maaşını git dağıt, aylık yiyeceğini
ver. O kadar da değiliz biz. Ama çok dikkatli olalım diyorum.
Allah'ın
Resulü:
-
Kendisi tok, komşusu aç yatan bizden değildir.
Sen
özene bezene ye, komşu aç yatsın öyle mi? Komşu gayrımuslim de olsa, Yahudi,
Hristiyan da olsa “ve ahsin kema ahsenallahu ileyk.” İhsan, ikram
edeceksin.
Öyle
derviş olacaksın ki nefsani bir şey üzerinde kalmayacak. Gönül yıkmayacaksın,
insan darıltmayacaksın, niçin öyle, neden böylelere takılmayacaksın. Allah'a
gönül veren olacaksın. Ey dervişim, dikkat eyle. Dikkat et de canda cananını
darıltma sakın.
-
İşi sıkı tuttun bugün Hacı Baba, neler söyledin bize…
Evlatlarım,
-
Allah'a giden yolunuzu süpürüyorum. İnşallah vuslat edenlerden olursunuz. Ol
dost ile halvet edenlerden olursunuz.
Allah'a
emanet olun.
HACI
BABA
Hüseyin
Sabri SOYYİÐİT