İzmir, 20. 07. 2008
Esselamualeyküm
Muhterem Dostlarım!
Peygamber Efendimiz, bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki: “Sizin hayırlınız, insanlara iyilik edendir. Ve yine sizin şerliniz yani kötünüz, insanlara zararlı olandır.”
Herkese iyilik edelim. Güzel; ama iyilik edebilmek için insan, iyi insan olacak.
- Bir insan, nasıl iyi insan olup, insanlara faydalı hale gelir?
Muhteremler!
Bir insanın içinde nefsanî kötülükler olursa, ondan, iyilik ve hayır gelmez. Önce bu insan, mürşid-i kamilin terbiyesinden geçecek. Mürşidin terbiyesinden geçmeyen insan, hayırlı insan olamaz. Mürşid-i kamilin telkiniyle insan; al denileni alıp, at denileni atacak.
- Mürşid-i kamil bize neleri atın, der?
Hasedi, inadı, öfkeyi, gururu, kibri ve bütün kötülükleri atın, der. Hak mürşid, bu insanın iç aleminde ihtilal yapacak. Allah'ın zikriyle bütün kötülüklerden bu insanı arındıracak/temizleyecek. İnsan, iyi insan olacak.
İşte, o zaman, bu insan, iyilik edecek. Değil insanlara; bütün mahlûkata merhametli davranacak. Çünkü bütün mahlûkatı halk eden/yaratan Allah'tır. Kime iyilik edersek Allah için edeceğiz. Düşeni kaldırmak, acı doyurmak, yetimin, fakirin elinden tutmak elbetteki Allah için olacak. İşte o zaman, Allah da kulundan razı ve memnun olur. Kul da sevilen kul olur. Sevilen kul, Hakk'ı diyet eder.
Muhterem Efendiler!
Nefsî mücadelede muzaffer olanlar, sevilen kul olurlar. Cihad-ı ekber, yani büyük harp, nefs ile olan mücadeledir. Bu hakikati Niyazi Mısrî Hz.’leri şöyle dile getiriyor:
Adavet kılma kimseyle, yeter nefsin sana düşman
Atasözümüzde: “Su uyur, düşman uyumaz.” deniyor. Uyumayan düşman ve en büyük düşman, nefs-i emmaremizdir. Onun harbi, büyük harptir, cihad-ı ekberdir. Onun için Süleyman Çelebi Hz.’leri diyor:
Her nefeste Allah adın de müdam
Allah adı ile olur her iş tamam
Bizi zafere ulaştıracak olan, “Zikri ehlinden alınız.” emrine uyarak zikri ehlinden alıp, zalim nefse Allah Allah Allah diyerek celal kılıcını vurmaktır. Bütün muzaffer olan, zaferler kazanan Hak dostlar, zikrullah ile kazandılar. Kazandılar da vuslat-ı yârla halvet ettiler, sevilen kul oldular, harim-i ismete girme hakkını kazandılar. Onların bu muzafferiyeti/bu zaferleri Hak mürşidin telkinine sadakatle gerçekleşmiştir. Talimatı ve telkini Hak mürşid vermiştir. Allah himmetlerini üzerimizden eksik etmesin.
Dostlar!
Sakın ha, “Ben bilirim, ben yaparım.” demeyelim. Bilen de, senden ve senin enfüsünden de Hak’tır her şeyi yapan. Allah'ın lütuf ve keremini, ikram ve ihsanını bir insan kendisinde hissedip duyacak ve zevk edip yaşayacak.
Muhterem İnsan!
Allah'ın büyük lütuf ve keremini hissetmeyen, zevken yaşamayan, idrak edip kadr u kıymetini bilemeyenler için aman Allahım… İşte onlar için “Onlar diridirler, ama hissetmezler, zevk edip duymazlar. Onlar ölü ve ölüden de daha beterdirler.” buyruluyor.
Bakınız, Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Biz insana ruhumuzdan ruh verdik.” Bu büyük lütuf ve kerem, sonsuz ihsan; Allah'ın kuluna nefhettiği ruhtandır. Göz, onunla görür, dil hikmetle döner, kulak kelimeleri tahlil eder, insan hikmetle yaşar. Hâlâ Allah’ın varlığını enfüsünde taşıdığını hissetmeyen, zevk etmeyen, yaşayıp ondan zevk u sefaya ermeyen şu insana tek kelimeyle: Allah hidayet eylesin!..
Muhteremler!
Dikkat, çok dikkat edelim. Kendimize soralım: “Ben kimim? Yaratan, yaşatan, rızkımı veren benden ne istiyor? Ben nasıl olmalıyım?
İlâhî hitap diyor ki: “Bütün kainatı sizin için, sizi kendim için yarattım.” Ulu Sultan, böyle desin ve biz bu hitaba haykırıp, bütün kutsiyetimizle, ulviyetimizle cevap vermeyelim mi? Yüce Sultana, kulluğumuzu göstermeyelim mi? Açık seçik sevgimizi, candan gönülden bağlılığımızı ifade edecek sözler, hikmetli ve manidar ifadeler kullanmayalım mı?
Aman Allahım!
Böyle bir hitap karşısında ezel ebed tut elimiz. Dilimizi Allah demekten bir an olsun mahrum etme. Gönlümüzü sevgisiz, muhabbetsiz bırakma. Bizleri; telkinle uyanan, tefekkürle hareket eden, sevilen kul olup, kulluktan zevk alanlardan eyle.
Ulu Sultanım!
Yakınlığını yaşayıp zevk etmek, bu zevkle zevkyap olmak, bu zevkin kadr u kıymetini bilerek, kullukta kemale ermek bizlere ihsan eyle. Sonsuz lütuf ve keremine, ikram ve ihsanına karşı, bize güç kuvvet ver. Zikredelim, fikredelim, tefekkürle Allah diyelim. Zikirsiz, fikirsiz, ebter olmayalım.
Sevgili Dostlar!
Hiç kimse kendi ibadetiyle, zikriyle, fikriyle bir dereceye ulaşamaz. Ulaşırım derse, aldanır. Ulu Sultanın bize lütuf ve keremi, ihsanı; merhametindendir. Bizim yaptıklarımız, vücudumuzdaki nimet-i uzmanın kaçta kaçını karşılar? Aklımız, zekâmız, güç kuvvetimiz, gözümüzün görmesi, dilimizin dönmesi, kulağımızın duyması, sağlık esenliğimiz, sıhhat ve afiyetimiz… Aman Allahım! Enfüsî ve afakî olan bu sonsuz nimetlerin kadr u kıymetini bilmek haddimize mi dostlar? Söyleyin Allah aşkına? Kim bunun karşılığını verebilir? Hak dost:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi” buyuruyor.
Ulu Mevlam!
Bizi şükredenlerden, hamd edip, kulluk edenlerden eyle. Kulluğun kadr u kıymetini bilmek, acziyetimizi idrak etmek nasip eyle. Bizi dostlar arasına kabul eyle. Bizi sevgine mazhar kıl. Bizi kendinden ayırma Mevlam.
Dostlar!
Þu muhterem insan, sağlığının/sıhhatinin kadr u kıymetini anlarsa, Allah'ın büyük nimetlerine karşı, kulluğunu idrak edip, Ulu Yaratana dua ve niyaz ederek, daima iyilikler diler.
Ulu Mevlam!
Kulluğumuzun ifadesi dua ve niyaz eylemek. Kullukta kemale eren, vuslat-ı yârla halvet olan, sevip sevip çok sevilen zümre-yi salihine dostlarımızı, bütün dervişanı ve cümlemizi himmet, lütuf ve kereminle ilhak eyle. Amin!
Sonsuz hamd ü senalar!..
Cümlenizi Allah'a emanet ederim.
HACI BABA
Hüseyin Sabri SOYYİÐİT