Melâmîler şeriata bağlıdırlar
Hakikati şeriatla zevk ederler
Hak Resûlün izinden aşkla giderler
Güzel ahlâklarıyla sevilir bunlar
Ana temel ihmâle gelmez
Muhterem Dostlar!
1. Þeriat
2. Tarîkat
3. Hakikat
4. Marifet
Bunların dördü insanı kemâle getirir.
Þeriat: Þeriat-ı Muhammediye. Hz. Muhammed’in (s.a.) Allah’ın emriyle bize getirip alın dediği kurallardır. Bu şeriatın içerisinde Tarîkat-ı Muhammediye vardır. Tarîkat-ı Muhammediye, kişiyi Hakikat-ı Muhammediye- ye getirir. Hakikat-ı Muhammediye’ye vasıl olan Hak yolcusu Marifet-i İlâhîye’ye ulaşır.
Sadâkat, ihlâs ile şeriatı yerine getirenler, Hz. Muhammed’in (s.a.) kurallarına, emir ve nehiylerine dikkat ederek emri bilmaruf ve nehyi anilmünker olan Hak yolcuları için tarîkat-ı Muhammediye’ye, Hz. Muhammed’e (s.a.) giden yol açılır.
Sâlik, Tarîkat-ı Muhammediye’den de Hakikat-ı Muhammediye’ye, Hz. Muhammed’in (s.a.) ilm-i Ledün- nüne, hakikat ilmine nail olur. (ulaşır) Bu ilim de Marifet-i İlâhîye’ye yâni Allah'ı bilme şuuruna ulaştırır.
Bu yolculukta ana temel, şeriatın kurallarına harfiyen uymaktır. Elbetteki seyr ü sülûk eden ihvanın elinden mürşid-i kâmil tutacak. Bir kâmil mürşide varmadan olmaz.
Her tarîkatın bir kurucusu vardır. Üçüncü devre Melâmîliğin kurucusu, Gavs-ı Âzam, Pîr Seyyid Muhammed Nur’dur. Melâmet’ten öte bir tarîkat düşünemi- yorum. Pîr Seyyid Muhammed Nur, uruç ve nüzûlün yolunu açmış, fenâ-yı tamda bekâyı vermiş.
Þeriat-ı Muhammediye’ye gönülden sarılan, tarîkat-ı Muhammediye’de hedefe yürüyen Hak dostlar, mürşid-i kâmiller, Pîr’in telkinini aynen yaparlar. Önce fenâfillaha uğratırlar. Þirk fiilden fiilullaha, şirk sıfattan sıfatullaha, şirk olan vücuttan vücudullaha mazhar kılarlar.
Ne yazıktır ki bazıları ana temel olan şeriattan -İslâm’ın nizamı Kur'an-ı Kerîm’in zâhirî ve bâtınî mânâlarını hâvi olan şeriattan- uzak bir hakikat ararlar. Böyle olanlar, değil ehl-i tevhid olsunlar, tevhid düşmanlığı yaparlar, taş attırırlar.
Pîrimizin devrinde ahkâmsız olanları, Pîr, cemiyetine almazmış ve onları katiyen kabul etmezmiş.
Muhterem Dostlar!
Melâmet’in krize uğramasının nedenlerini araştırdık. Nâehle görev verilmiş, olduk-bildik diye hakîkatten uzaklaşılmış. Bunları görenler de Melâmet’e taş atmışlar haklı olarak. Gerçek suç asla Melâmet’te değil; taş attıranlardadır.
Mürşidimiz bize “Asla abdestsiz olmayacaksınız. Siz öyle bir namazdasınız ki salât-ı daimûn yâni daimi namazdasınız.
Þeriatın abdestini suyla alacaksınız. Bizim ihvanımız, zikre, tefekküre ancak bu abdestle ulaşır. Salât-ı daimûne de iç abdest, zikrullah ile gireceksiniz.” buyurmuştur.
Þeriat inancı, ameli kuvvetli olanlar, emre itaat, telkine sâdık olan Hak dostlar, bu yolda hedefe ulaşabilirler. Yâni Hakikat-ı Muhammediye’den Marifet-i İlâhîye’ye.
Bazı hâdiseleri bizi tedirgin ediyor. Ahmet Efendi Hz.’lerinin bize emânet ettiği bu görevde: “Aman Sabri Efendi! Dikkat edeceğiniz özellikler var. Ana temel olan Þeriat-ı Muhammediye’ye can ü gönülden hizmet edeceksin. Kişiyi Tarîkat-ı Muhammediye’ye ancak Allah rızası için yapılacak bu ibadet ulaştırır. Tarîkat-ı Muham- mediye de Hakikat-ı Muhammediye’nin yolunu açar. O da Marifet-i İlâhîye’ye ulaştırır.
Þeriat, tarîkat yoldur varana
Hakikat, marifet ondan içeru
Þeriat, Kur'an-ı Kerîm’in zâhiridir. Bize “Yalan söylemeyeceksin. Haram yemeyeceksin. Hakk’a hukuka tecavüz etmeyeceksin. Allah Resûlü’nün eksiksiz, alın dediklerini alacaksın ve atın dediklerini de atacaksın.” der.
Temsil ettiğin bu hakikat yolu, zerre kadar hile kabul etmez. Ne yazıktır ki eksikliklerimizi tevhide mal ediyorlar!..
İslâm’ın şartına eksiksiz inanıp amel etme kemale gelmek için şarttır. Þeriatı sağlam olanlar, hakîkatte kemâle erdiler. “Biz Melâmîyiz.” deyip de şeriat düşmanı olanlar vardır. Benim hem haccıma, hem de imamlığıma taş attılar. Allah onların mumlarını söndürdü.
Muhterem Dostlar!
Þeraitsiz yürüme râhe noksandır.
Þeriat, mülk-ü Ahmed’dir, şeriat, aynen hakîkattir.
Þunu da ifade edeyim ki şeriatın miraç yönüne, hakikat yönüne, vuslat yönüne mürşid-i kâmilin telkiniyle ulaşılır. Dostlar, fenâfillah olarak bekâya erdiren Hak mürşitlerin himmetiyle lütuf ve keremiyle yollar açılır.
Þeriatsız hakikat, hakîkatsiz şeriat asla düşünüle- mez. Ruh bedensiz, beden de ruhsuz olmayacağı gibi. Çok şükür bizler can ü gönülden bu yoldayız, hizmetteyiz. Bir kanadımız Þeriat-ı Garra-i Ahmediye, bir kanadımız Hakikat-ı Muhammediye. Tek kanatla uçamayız.
Tevhide dahil olup da avam şeriatı, itikatı ile tevhide cephe alanlar var. “Biz ehli tevhidiz.” deyip de şeriattan uzaklaşanlar da var.
Bu iki zümrenin arasında biz, birleştirici, barıştırıcı olmaya çalışıyoruz. Allah bu yolda yardımcımız olsun.
Biz bu zümrelerin arasında büyük mücadeleler verdik. Bu büyük mücadeleden sonra Allah bizi muzaffer kıldı, yardımcımız oldu. Resûlünün, Habîbinin elimizden tuttuğundan hiç şüphemiz yoktur.
Bütün ehlullahlar, Hak dostlar, velâyetle nübüvveti tevhid ettiler de kemâle erdiler. Velâyetten Hakk’ı ve hakîkati, nübüvvetten Hak Resûlü ve dostlarını tevhid ederek Kavseyn yaptılar.
Allah'ın emri: “Beni sevenler, Muhammedime tâbi olsunlar. O zaman Allah da onları sever ve bağışlar.”[1]
Çok şükür Pîr Seyyid’in bize hediye ettiği ve emânet ettiği ilm-i Ledün, Melâmîlik kanatlanmış ve şahlanmıştır.
Bizi kemâle getirecek olan, hiçbir tarîkatın ismi veya mürşitlerinin, gavslarının büyük olmaları değildir. Hak mürşit yüzünden Hakk’a biat edenler, kemâle gelirler. “Habîbim sana biat edenler, bana biat ettiler”[2] âyetine göre. Hâlis, muhlis Hak yolda emre itaat, telkine sadâkatle bütün engellerin aşılacağından asla şüphe etmeyelim.
Biat-ı Hakk’ı, Muhammed’den kılanlar merhaba
Buldunuz iman-ı kâmil, cümle yâran merhaba.
Kâmil iman, sâlih amelle olur. Sâlih amel de kâmil imanla olur.
Buluştu bir ten ü bir can
Bu mülkü ettiler seyran
Niyâzi’den görünen ol
Ben ancak ad ile sanım.
Muhterem Efendiler!
Malûm-u âliniz, Melâmet, insanı fenâfillaha getirir. Þirk fiilden fiilullaha geçirir, aynası Kavseyn’dir. Yâni Cemü’l-Cem. Þirk sıfattan sıfatullaha geçirir, bunun da aynası Hazretü’l-Cem’dir. Tevhid-i zatta fenâ-yı zat olur, mümkünü’l-vücut kalkar, Vacibü’l-Vücut tecellî eder. Fenâ-yı zattan tecellî-yi zata geçilir ki tevhid-i zatın aynası da Makam-ı Cem olur.
İşte yokluğu sermaye eden zat-ı muhterem buyuruyor ki:
Sermayemdir yokluğum
Hak varlığıdır kârım
Yokluğun ne büyük lütuf ve kerem olduğunu, yokluğun Hakk’ın varlığına ulaştırdığını beyan ediyor. Melâmet’in kemâlatının Lâ ilâhe ilallah Muhammedün Resûlullah olduğunu zevken yaşamak Allah bize nasip etsin.
İşte Pîr Seyidimiz bize “Hak’ta yok olun ve Hakk’ı diyet edin.” Yâni fenâfillah, bekâbillah zevkiyle zevkiyap olun, diyor.
Allah bütün dostlara ve cümlemize bu zevkle zevkiyap olmayı nasip eylesin. Amin!
Muhterem Dostlar!
Bir dervişin fenâfillah, bekâbillah zevki arttıkça, hâlde tevhid ettikçe, görerek şahadete erdikçe gün be gün aşkı, zevki, tevhide bağlılığı artacaktır. Bizi bu âli makamlara, Kur’an, Hadis, Hadis-i Kutsî makamlarına yücelten, Hak mürşidin telkinine sadâkatimiz , saygı ve hürmetimiz artacaktır.
Sadâkatin yolun açar
Dostun diyarına uçar
İki günümüz müsavi geçmeyecek. Daha olgun daha kemâlli olacağız. Bu da Hak mürşide gösterdiğimiz emre itaat, telkine sadâkatle olacak inşallah.
Sayın Dostlar!
Bu büyük mücadeleye bizi mecbur eden olaylar vardır. “Hakîkate erdik.” deyip de şeriattan uzak olanlarla; “Biz şeriatçıyız.” deyip hakîkate taş atanların bu mücadelemize sebep olduklarını açıkça ifade ediyoruz. Bu mücadeleyi vermekteyiz.
Allah aşkına bu yolda gönül birlik, aşkla, zevkle hedefe beraber yürüyelim. Hedefimiz, vahdet kesret tevhid etmek.
Mazi ve istikbal olaylarına kendimizi kaptırırsak, hâlde tevhitten mahrum kalma ihtimâli olur. Hak dostlar derler ki:
“Ne maziyem, ne müstakbel”
“Hâlde tevhid edenler, ederler hep teşehhüt”
Yine Hak dost buyuruyor:
Vermeyecek onlar hesap
Geçeyecek onlar sırat
Mürşide verdiler hesap
Hep gördüğü dîdar, hep cemâl olur.
Ulu Yaratanım!
Ledün ilminin, hakikat ve mânâ ilminin bize hâlini, yaşantısını, zevkini ihsan, ikram eyle. Bizi Muhammedî- yetten mahrum etme. Hak Resûlün ahkâm ve ahlâkı ile bizi şereflendir.
Mevlâm!
İman-ı kâmil, amel-i sâlihle Hak yoldan yürümeyi, Hak mürşidin telkinine sadâkatle bütün engellerden aşmayı ihvanımıza ve cümle dostlara nasip eyle.
Bizleri de razı olduğun iyiler zümresine ilhak eyle Bizleri derken katiplerimi kastediyorum. Bizleri tevhide hizmet etmekten mahrum etme Mevlâm. Emrin ve rızan doğrultusunda amel etmemizi ihsan eyle.
Amin! Amin! Vel hamdu lillahi Rabbi’l-Âlemin.
Allah'a emânet olun dostlar!
25. 07. 2005