İçi dışı bir değildir
Bütün işleri hiledir
O, nefsinin esiridir
Allah şerrinden korusun
VAR ONLARLA KAL
Ahmet Efendi Hz.’leriyle Hasan Fehmi Efendi’nin oğlu Hikmet’in sünnetine gitmiştik. Melâmî şeyhleri, Melâmîler, Hasan Efendi’nin dostları oldukça ilgi göstermişlerdi. Efendimiz de bizi getirmişti.
Ben farkında değildim. Bahçede ayrı bir sofra kurulmuştu. Ruhu şâd olsun, baktım, Efendim kaşlarını çatmış. Hikmet’i çağırdı.
- Hikmet, bu ne? dedi.
Ben o zaman farkına vardım, bahçede kurulan sofranın.
Efendi’ye dedi ki:
- Ahmet! Biz tek taraflı değiliz senin gibi. Bizim böyle de arkadaşlarımız var.
O zaman Efendimiz:
- “İki zıt bir yerde cem olmaz. Onların olduğu yerde biz olamayız. Bizim olduğumuz yerde onlar olamaz. Madem tercihin onlarladır. Sen var onlarla kal.” dedi ve bizi aldı yürüdü.
Þimdi öylelerini görüyorum ki iki zıttı bir yerde cem etmeye çalışıyorlar. Bunu nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum.
Bazıları Hak mürşidin yolundan dosdoğru gider, emre itaat ederler. Hak mürşide can ü gönülden bağlıdırlar. Telkine sadâkat ile hedefe doğru yürürler ve Allah onları korur.
Hak Resûlün izinden gidenler, huzura erdiler. Emre itaat ile Hak yoldan yürüdüler.
Bazıları ikili hareket ettiler. Avam dostlarıyla, ahkâmsız Melâmîlerle de ilişkiyi sürdürdüler. Kendileri de yerine göre ahkâmlı, yerine göre ahkâmsız oldular. Onlara sorsan akıllıca hareket ediyorlar, her tarafı idare ediyorlar.
Biz onların bizden olduğuna inanıyor, birçok yerde aldanıyoruz. Cemiyetlerine, törenlerine karıştığımız zaman bakıyoruz ki tevhide ters düşen, ahkâmı olmayanlarla kaynaşıp sevişiyorlar. Bize diyorlar ki: “Canım, bizim bu yönümüz de var.”
Allah’ın ve Resûlü’nün yolundan gidenler, açıkça, mertçe Allah için sevecek, Allah için buğz edecekler.
Ehl-i tevhid ile zikre karşı olanları, tevhitten nasipdar olmayanları, hidâyete, nura bütün kapıları kapalı olanları aynı kefeye koymak, bir ölçüde görmek… Bu ne kitapta, ne bir mezhepte vardır! Hiçbir yerde yoktur.
Allah bütün ihvanımıza hidâyet olunan yoldan, sırat-ı müstakîmden, şeriatın ahkâmıyla ahlâkıyla yürümek nasip etsin. Amin!
Nurlu yol, tevhid yolu, hidâyet olunanların yolu. Bu, asla gayriyet, ikilik, ahkâmsızlık, erkânsızlık kabul etmez. Bu kutsî ve ulvî yolda, Hak yolcusu, nefsânî olan bütün kötülüklerine dur, diyecek. Al denileni alıp at denileni atacak.
Muhammedî Melâmet’te İslâm'dan taviz verilmez. Ya olduğun gibi görün veya göründüğün gibi ol! İkiyüzlü olup iki tarafı da aldatanlar var. Sırat-ı müstakîmden gidenlerin yanına gider, “Biz sizdeniz!” derler. Þeriatsız, ahkâmsızların yanına giderler, “Biz onları aldatıyoruz, biz sizdeniz.” derler.
Böyle ikiyüzlülük, hileli, aldatıcı hareketler bir müslümana yakışmaz. Bu hâller münafıklık alâmetidir.
Ahmet Efendi Hz.’lerinin asla hoşlanmadığı kişiler; hilebaz, ikiyüzlü olan ve tevhide ters düşenlerdi. Ehl-i tevhid, katiyetle yalan söylemez, Hak Resûlün izinin dışına çıkmaz derdi. Melâmîler şeriatın ahkâmını, güzel ahlâkını yaşayanlardır. Melâmîler, güzel ahlâklarıyla, hâl ve tavırlarıyla çevreye nur saçarlar.
Geçmeyecek onlar sırat
Vermeyecek onlar hesap
Mürşide verdiler hesap
Allah Hak mürşidin emrini, rızasını, sevgi ve muhabbetini üzerimizden eksik etmesin. Amin!
Derviş, va’dinde sâdık olacaktır. Va’dinde hulf edenlerin (sözünde durmayanların) âkıbetleri çok fena olur.
Biz de bazılarına üzülüyoruz. Bizi gördüler mi, “Aman efendim, yaman efendim, biz seni çok seviyoruz. Gelemezsek kusura bakma…” Bir çok özür dilemeler… Biz de iyi niyetimizin kurbanı oluyoruz. “Tamam yahu!” diyoruz.
Bakıyorsunuz ki bu durumda olanlar, tevhitten hiç nasipdar olamamışlar. İlhamları yok, feyizleri yok, aşk, muhabbetleri yok. Þu insan ancak kendini kandırır.
Dostlar!
Allah'a gönülden bağlanalım. Kadere rıza, emre itaat ile Hak yolda ihlâs ve sadâkatle yürüyelim.
Ehl-i tevhid, iyilikte yarışır. Birbirimize asla hile düşünemeyiz. Gönül yıkamayız. İnsan darıltamayız. Tevhitle, Allah’ın Resûlü’nde kardeşiz. Bu kardeşliğimizi yaşamak, hâlde tevhid ederek şahadet vermek, hülâsa iyiliklerin insanı olmak Allah cümleye nasip eylesin. Amin!
Bu hâllere alıştık, diyemem. Vaktiyle bunlar Allah’ın Resûlü’nü de aldatmaya kalktılar. Allah böylelerin şerrinden korusun.
Sevgili Dostlar!
Melâmet, öyle bir hakikattir ki katiyen, ikilik kabul etmez. Doğru yolda, şeriatın ahkâmıyla ahlâkıyla yürüyecek derviş.
Ehl-i tevhid, hâlde tevhid edenler, görerek, bilerek, şahadet verenler, kesret vahdet tevhid edenler, Hak Resûlün sevgilileridir. Onların elinden, dilinden, âzâlarından kimseye zarar gelmez. Bu zümre-yi sâlihine Allah saadet, selâmet, iyilikler ihsan eylesin.
Can Dostlarım!
Bizler Hak Resûlün izindeyiz. Nefsânîyete açılan bütün kapılar kapanacak. Kapanacak ki rahmet kapıları açılsın. Melâmet, tarîkat üstü bir hakikattir. Bu hakikat ilmi, asla nefsânîyet, kötülük kabul etmez. Kendi kendimizi aldatanlardan olmayalım.
Ehl-i tevhid, velilerle haşrolur, nebilerle haşrolur. Kesret vahdet tevhid eder, gayrıyet kabul etmez. Kur'an-ı Kerîm’in fahri üyesidir bunlar. Sırr-ı Velâyet, sırr-ı Nübüvvetin sahibidir bunlar.
Çok dikkat edip tevhid düşmanlarına açık vermeyeceğiz. Tefekkür eden, adımını göre göre atan ehl-i tevhide selâm olsun.
Allah bizi kendinden hiç ama hiç ayırmasın.
Selâm, sevgi ve dualarla bütün ihvanı Allah'a emânet ediyor, hepinize Allah’tan iyilikler diliyorum.
19. 06. 2005