İhvanımız cihanşümûl bir hakikate sahiptirler
Tatlı dil, güler yüz, hoşgörüyle Hakk’a bağlıdırlar
Aşkla, zevkle, muhabbetle örnek hareketler yaparlar
İhvanımız uruç nüzûl etmenin sırrını bilirler
sevginin hâkim olması
Biz dünya barışı için varız. Tarîkatlar üstü, siyasi partiler üstü öyle bir görüşe sahibiz ki bütün dünyanın nefese, havaya, suya ihtiyacı olduğu gibi bu görüşe de ihtiyacı vardır. Bu görüşe sahip olmak için insan kendini hazırlamalıdır.
Yemek, acıkan için önemlidir. Su, susayanlar için çok önemlidir. Hava, havasız kalanlar için çok önemlidir. İlaç hastaya, değerlidir. Aşka düşmeyen de maşuğu aramaz.
Burada önemli olan, kişinin ne yaptığını, nerede bulunduğunu, ne yapması gerektiğini idrak etmesidir.
Ehl-i tevhidin görüşü öyle bir görüş ki onlar, Hakk’ın nuruyla nazar ederler. Rabbü’l-Âlemin’in nazariyesine sahip olan zat-ı muhteremler âlemin nizamını yerinde seyrederler.
Bu görüş, ehli tevhide verilmiştir. Hak mürşit enfüs-âfak her zerrede fâil-i hakikinin Allah olduğunu bildirmiştir. Tevhid-i Sıfatta, bütün sıfatların -“hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelâm, tekvin”- Allah'ın sıfatları olduğunu, mürşid-i kâmil hem telkin etmiş hem de yaşatmıştır.
Bu nazariyeye, bu fikre, bu ilmullaha mazhar olan dostlar, dünyada barış isterler. Kesret vahdet tevhid ederler. İnsanlar arasında sevginin hâkim olmasını isterler.
Gelin Dostlar!
Silâhı elimizden, gönlümüzden, içimizden atalım. Silâhımız barış olsun, sevgi olsun. Gönlümüzde Allah’ın zikri hâkim olsun da düşmanlıklar dostluğa çevrilsin.
İnsana nasıl ihânet edilebilir? Her çeşit insanı getir bir yere. Aralarında nasıl ayrım yaparsın? İnsanlar birinci, ikinci, üçüncü sınıflara ayrılacak, biri öbürünü sömürecek, zulmedecek, ezecek… Bu insanlığa sığar mı?
Bu yavrular anne baba kuzuları. Farz edin ki bizim çocuklarımız. Ha senin çocuğun, ha karşıki tarafın çocuğu aç bırakılıyor, silâhla taranıyor, başlarına bombalar atılıyor.
Bunlar kardeşlik istiyorlar, barış istiyorlar. İllâ illâ sevgi istiyorlar. İnsan-ı kâmil, insanın gözünü açsın da baksın bakalım! Tevhid akidesiyle nazar eden ehl-i tevhid için var mı bir gayriyet?
Allah bu yolda anlayış versin, merhamet versin.
Heyhat!
- Eee Sabri Hoca, insanlar uykudadır. Ne zaman ölecek, o zaman uyanacaklar?
Biz değil uykudakine, ölene feryat ediyoruz. Ruhu ölmüş, mâneviyatı ölmüş, duygu ve düşünceleri imha edilmiş kişilere ne anlatabilirsiniz ki!
Aman Allah’ım! Þu yapılan olaylar tefecilik, vurgun culuk, sömürü… İnsanın hafsalası bunları kaldırmıyor. İnsan bu kadar zâlim olabilir mi?
Ehl-i tevhid olan can dostlarım! Yoldaşlarım!
İşte ehl-i tevhid, zâlimin elinden bu silâhı atmasını ister.
Gelin acın, fakirin, yaralının, kimsesizin yanında yer alalım. Din, ırk, renk, şekil düşünmeksizin insana insan olduğu için hizmet verelim. Ehl-i tevhidin görevi Hak nuruyla nazar edip halk görmeyecek, hizmeti halkın yüzünden Hakk’a edecektir.
Zulmeden zâlimler, vicdanlarına nasıl hâkim olacaklar? Nasıl huzur bulacaklar?.. “Biz de insanız.” deme hakkını çoktan kaybettiler. Allah ve Resûlü’nün huzuruna bu yüzle çıkılabilir mi?
Muhterem Dostlarım!
Bunları düşündükçe hayretlere düşüyor, Allah'a dua ve niyâz ediyorum. Sonsuz hamd ü senâ Rabbim! N’olurdu halimiz, böyle zümrelerden olsaydık?!.
Dostlar!
Allah dediğiniz için şükredin. Hakk'ı-bâtılı, helâli-haramı fark ettiğiniz için şükredin. Ehl-i tevhid, ehl-i hâl, ehl-i zevk olduğunuz için şükredin.
Ulu Yaratanım! Bizi Allah demekten mahrum etme. Sevginden, muhabbetinden uzaklaştırma. Bize kulum de, gayrısınız, deme. Bu duyguyla, bu düşünceyle bizi haşret. Beraber olmanın aşkını, zevkini kalbimize nakşeyle.
Muhterem Dostlarım!
Bakıyorum ki dünyadaki sistem ya zâlim ya mazlum. Ya ezen, ya ezilen. Biz elbetteki mazlumun yanında yer alırız. Allah zâlimlerden, ezenlerden etmesin. Bizim görüşümüz, zulmü de mazlumluğu da kaldırır. Eşitliği, sevgiyi hâkim kılar.
Biz yalnız Melâmet zümresine hitap etmiyoruz. Dünyaya, her sınıf insana sesleniyoruz. Melâmet’in görüşü öyle bir görüş ki barışı, kardeşliği, iyilikte yarışmayı, bizlere tavsiye etmekte.
Allah’ın Resûlü 1400 sene evvel “Merhamet ediniz! Merhamet ediniz! Merhamet ediniz! Yeryüzündeki bütün mahlûkata merhamet ediniz, bölünme yapmadan.”
Allah’ın Resûlü tefrika yapmadan kardeşliği, sevgiyi ilân etmiştir. Barışı bize tavsiye etmiştir.
Hak yolda yürüyen Hak dostlar; ehl-i tevhid, ehl-i hâl, ehl-i zevk, ehl-i mânâdır.
Dar bir görüşe sahip değil; ezelden ebede ufku açık, engin mânâlara sahip sizler olacaksınız. Merhamette, iyilikte, hoşgörüde yarışacaksınız. Düşene basmak değil; düşeni kaldıracaksınız. Acı doyuracak, fakirin elinden tutacaksınız.
Ehl-i tevhid; ahlâkıyla, ahkâmıyla hâl ve güzel tavırlarıyla, güzel yaşantılarıyla çevresine mesajlar verecek.
- Söyleyin Allah aşkına siz kimsiniz? Biz zâlim liderlerden, zâlim idarelerden, sömürü düzenlerden neler neler çektik, neler gördük… Söyleyin Allah aşkına siz kimsiniz?
Öyle bir soru ki cevabı çok zor. Kim olduğumuzu nasıl anlatalım? Hâl ilmidir, lisana nasıl getirelim? Bir kâmil mürşidin telkinini almadan, terbiyesine girmeden, olgunlaşmak mümkün değil.
O Hak mürşit ki Hakk’ı diyet etmiş, fenâ-yı tamda bekâya ermiş, Rabbü’l-Âlemin’in sırrını açmış, sâliklerini naz ve niyâza yükseltmiş, kesret vahdet tevhid ettirmiş, “El halku hüvel Hakk” diye buyuran Muhiddin-i Arabîler gibi. Bu görüşe, bu şuura sahip olanlar, halkın yüzünden Hakk’ı severler. Elbetteki bu zat-ı muhteremler, iyilikte, tevâzuda yarışacaklar.
Muhterem Efendiler!
Sevgili Dostlar!
Üzerimize aldığımız kutsî ve ulvî görev, o kadar mukaddes, o kadar önemlidir ki bilmem nasıl anlatayım!
Ehl-i tevhid, diyoruz, tevhid ehli, Hak ehli, Allah'ın nuruyla nazar eden. Hakk’ın sıfatlarıyla süslenmiş Hz. insan. Dağların kaldıramayacağı kutsî ve ulvî emâneti Allah, bu insanoğluna vermiştir. Çünkü insan, en kutsî, en ulvî, en mukaddes varlıktır. Aman Allah'ım! Bir lisan var ki Allah ile mülâkata geçer, Allah der. “Zikredin beni, zikredeyim sizi”[1] emrine uyarak zikre girer. Kelâmı Hak’tan duyar, semi sıfatıyla.
Allah, insanı kendisiyle süslemiş. Ahsen-i takvim olarak yaratmış. Ve insanı medhüsenâ etmiş. Peygamber Efendimiz (s.a.) “Ne Arap, ne Acem, ne Kureyş… Hiç kimse üstün değildir. İllâ üstünlük, amel-i salih, iman-ı kâmil, münevver olmaktadır.”
Nefsine uyup ipin ucunu kaçıranların âkıbetleri büyük felâket olmuştur ve hâlâ olmakta. Nefislerine göre ne kadar maddî çıkar sağladıysalar da tatmin olmadılar ve ebediyen olamazlar.
Huzur, insana hizmet etmekte. Huzur emr-i Hakk’ı tutup Allah’ın emrini tutup yasaklarından sakınmakla olur. Huzur, haram lokmada olmaz. Yalanda, insan haklarına tecavüzde huzur olmaz. Bunlarda huzur arayanlar bulamadılar, asla bulamayacaklar.
Dostlar!
Huzuru mürşid-i kâmilin telkininde, emri bil ma’ruf ve nehyi anil münkerde bulacağız.
Ulu Mevlâ insanın kalbine şâhittir. Er geç herkese hak ettiğini vermekte ve verecektir. Gelin dostlar, aşkla, zevkle Allah diyelim. Günden güne farka gelerek iyilikte, tevâzuda yarışalım.
Öyle bir yaşantı, öyle bir hâl zuhura getiriniz ki dünya milletleri size hayran olsunlar. Öyle bir zümre-yi sâlih ki adımını göre göre atan, maddeye eğilmeyen, ehl-i mânâ, acı doyuran, fakirin elinden tutan.
İnsanların hayırlısı insanlara iyilik eden, iyilikte yarışandır. Çevresine yaşantısıyla, güzel ahlâkıyla tatlı diliyle hâliyle neler neler söylemekte. İşte ehlullah der ki: Yürü hâl ehli ol, kıyl u kâli n’idersin?
Bizler günlük hayatımızda tevhidi yaşayıp Melâ- met’in sırrına vâkıf olabilseydik, yaşantısıyla örnek hareketler yapabilseydik; o zaman dostluk olur, düşmanlık olmazdı. Herkes hak ettiğini alır, zulüm olmazdı. İnsanlar sınıflara bölünmezdi. Huzur, sevgi olurdu. Dünya saadete, selâmete kavuşurdu. İşte o zaman insan, halkı sever, Hakk’ı severdi.
Ulu Yaratanım!
Ezel ebet tut elimiz. Bu yolda saadet, selâmet, istiyoruz. Aşkla, zevkle, Allah demek istiyoruz. Fenâ-yı tamda bekâya ermek, velâyette velilerle nübüvette nebilerle haşrolmak istiyoruz. Kesret vahdet tevhid ederek Kavseyn’e girmek istiyoruz.
Canım dostlar, Melâmet’in hâline hâldaş, yoluna yoldaş, sırrına sırdaş olmak istiyoruz.
Dua ve temennimiz Ulu Yaratanımdan ezel ebet tutsun elimizi. Bizi bizden olmayanlara bırakmasın. Yed-i kudretiyle (sonsuz gücüyle) bizleri korusun, muhafaza eylesin.
Mevlâya sonsuz hamd ü senâ, habîbi, edibi Muhammed Mustafa’sına sonsuz salât u selâm olsun.
Allah cümlemizi şefaatine nail eylesin.
Selâm, sevgi ve dualarımla Allah'a emânet ediyorum!
12. 05. 2005