TD Menü
 Anasayfa
 Sohbet Videoları
 Sesli Sohbetler
 Sohbetler
 Sesli
 ilahiler
 Mektuplar
 Hatıralar
 Öz Geçmişler
 İletişim
Kasm 15, 2005 01:44 CST

İman ve amel-i Salih

17489 Okunma
  Bu Sayfay Yazdr   PDF Dosyas Olutur   Bir Arkadana Gnder


Hakk’ı bâtınla, halkı zâhir şuhud ederiz

İslâm’ın beş şartın aşk ile ikrar ederiz

Sıdk ile zevk ile kabul eder de yaşarız

İmanla, ahlâkla varılır sırr-ı tevhide

 

 

 

 

İman ve amel-i Salih

 

 

“O insanlar ki iman ettiler, sadâkat ve samimiyetle Allah’a bağlandılar. İmanlarını güzel ve yararlı amellerle süslediler. Müjdeler ve mutluluklar bu zatı muhteremlere. Onlar için çok güzel bir yer var.”[1]

Muhterem Dostlar!

Mutlak iman, Hak mürşidin telkinine sadâkatle olur. Kâmil imanı Hak mürşit telkin eder. İmanı kâmil olup nefsî mücadelede muzaffer olanların imanlarına, nispet fiilleri, nispet sıfatları, şirk olan vücutları karışa -maz. Çünkü fenâfillah olmuşlardır.

Fenâfillah olanın diyeti Hak olur. Amel-i sâlihi, ancak bu zatı muhteremler işleyebilirler. Þirk olan amelleri, Allah kabul etmez. Þirk-i hafi ki fiilinde şirk, sıfatında şirk, vücudunda şirk.

Mürşid-i kâmilin fenâfillah telkiniyle merâtib-i tevhide sadâkatle bağlanması, kişiden şirk-i hafiyi kaldırır. İşte o zaman imanı, iman-ı kâmil; ameli de amel-i sâlih olur. Bunlara müjde ediliyor. Bu zat-ı muhteremlere müjdeler olsun. Onları çok güzel bir akibet beklemektedir.

Sevgili Hak yolcusu!

Kur’an-ı Kerîm’in emirlerine sadâkatle bağlanacağız. Zâhirî yönüyle amel etmeyenlerin, bâtınî mânâlarına girmeleri mümkün değildir. Elbetteki bâtınî mânâlara da ulaşmak için Hak mürşidin telkini rehberimiz olacaktır.

Mürşide ihtiyaç hissetmeyip de “Ben kitaplardan okuyorum.” diyenler çok. Katiyetle Hak mürşidin telkini olmadan hikmet kapıları açılmaz.

Zikr-i hafiyi peygamberimiz (s.a.) mağarada yol arkadaşı Hz. Sıddık’a (r.a.) vermiş. Emânetleri yerlerine teslim etsin diye Hz. Ali’yi (k.v.) ölüm yatağına koymuş. O, “Ben yatarım bu yatakta.” demişti. Müşrikler o gece yarısından sonra peygamberimizi öldürmeyi planlamışlardı. Başını getirene yüz deve va’dedilmişti. Peygambe- rimiz o gece Hz. Ali’ye de (k.v.) yatakta zikr-i celi (açık zikri) veriyor.

Þunu da sırası gelmişken ifade edeyim ki Melâmîlik’te cehri zikir Hz. Ali’den (k.v.) hafi zikir de Hz. Sıddık’tan (r.a.) gelmektedir. Melâmet tarîkatında -ki aynı zamanda Melâmet, tarîkattan öte bir hakikattir- hem cehri, hem hafi zikir, Hz. Sıddık (r.a.), Hz. Ali (k.v.) yoluyla devam etmektedir. O günden bugüne kadar bütün zikrullahlar bu zat-ı muhteremlerin yoluyla gelir.

Pîr’den sonra uzun bir zaman erkân ile ahkâm ile Melâmet devam etmiştir. Sonra Yugoslavya’da Osmanlı’nın idaresi yok olmuş. İdare müşriklerin eline geçmiş. Müslümanların orada düzenleri değişmiş. Melâmîler arasına ihtilâflar girmiş. Erkân ve âdâp bozulmuş. Türkiye’ye gelmişler. Bazı kollarda masonik fikirler ortaya çıkmış. Kur'an-ı Kerîm’in dışına çıkılmış. Þeriatsız bir hakikat savunucuları türemiş. Nâehle görev verilmiş. Öyle bir hâle gelmiş ki: “Oldun Melâmî, buldun belânı…” Aman Allah’ım!..

Öylelerle tanıştık ki namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek, İslâm’ın dört şartına inanmıyorlar. Din olarak Melâmîliği kabul ediyorlar.

Hele şükür ki biattan evvel bunları öğrenmedik. Eğer biz bu durumlara vâkıf olsaydık, biattan evvel öğrenmiş olsaydık, katiyetle biat etmeye cesaret edemez- dik.

Ahmet Efendi Hz.’leri H. Fehmi Efendi’yi bize açık seçik tanıttı. Yaşantısından, ahlâkından, her hâlinden malûmat verdi. 59 senesinden beri 19 sene mürşidimle geceyi güne katarak mücadele verdik.

Efendimin oğlu Hasan Fehmi Hoca’yı İmam-Hatip’e verdik. Libya İlahiyat Fakültesi’ne gönderdik. Biz üç oğlanın ikisini İmam-Hatip ve İlâhîyat’ta okuttuk.

Biz bu yolda, Hak yolda, devam ederken öylelerle karşılaştık ki onları size anlatmaya, size duyurmaya hayâ ederim.

Bazı yerlerde Melâmet her şeyini kaybetmiş, sıfırlara kadar inmişti. Bazı yerlerde randıman yüzde onların altına düşmüştü.

Mürşidim Ahmet Efendi: “Sabri Efendi, bu işi üzerine alacaksın, sen yapacaksın.” buyurdu. 19 senemiz hep beraber geçti. Mürşidimden sonra, O’nun telkini, mânevî desteği çok şükür bizi ayakta tuttu.

Hasan Fehmi Efendi, Ahmet Efendi’ye vefatından bir gece evvel, şu üç nasihatı söylemiştir:

Oğlum Ahmet!

1. Þeriat-ı Muhammediye’den ayrılmayacaksın.

2. İhvan arasında tefrika yapmayacaksın.

3. Nasıl aldın, öyle vereceksin.

Mürşidim bunu bize defalarca anlatmıştı. Þeriatın ahkâmına ve ahlâkına can ü gönülden bağlıydı mürşidim. O’nun gösterdiği sadâkat, bizleri çok şükür bütün tehlikelerden korudu. Randımanımız yüzde yetmişlerin üzerine çıktı. Yine de bu kutsî ve ulvî yolda görevimizi yapmış sayılamayız.

Dört defa Makedonya, Kosova, Pîr Seyyid’in talebelerine ders verdiği dergâhları ziyaret ettik. Oralarda biat aldık, sohbet ettik. İnşallah pek yakında beşinci seferimiz olacak Makedonya, Kosova’ya. Oralarda ihvanı ziyaret edeceğiz. Onlara faydalı olup şeriat-ı Muhammediye’in içerisinde Hakikat-ı Muhammediye’yi duyur- maya çalışıyoruz.

Tabiî ki bu yolculuklarımız hep dostlarla beraber oldu. Fehmi Özden Hocaefendi bu yolda bize hep öncülük yaptı. Çok büyük hizmetler verdi ve vermekte. Can ü gönülden Allah razı olsun diyor ve dua ediyorum.

 Benimle her zaman yola çıkan Hafız Halil Efendi, Allah kendisinden razı olsun, beni hiç yalnız bırakmadı. Hizmeti imkân dahilinde beraber yaptık. Bu sefer bizimle Hasan Fehmi Kumanlıoğlu Hocaefendi de geliyor. Bu sene yine Bursa’dan Mürsel Karaca Efendi, İzmit’ten Mehmet Soyyiğit Efendi Kuşadası’ndan Hoca Ramazan Efendi, esnaftan Tevfik Efendi geliyorlar. 8 arkadaş, 18 Mayıs 2005 tarihinde iki araba ile yola çıkacağız inşallah! Bu arkadaşlar hep hizmet için geliyorlar. Hepsinden Allah razı ve memnun olsun! Beraber oluşumuza çok seviniyorum.

Pîr Seyyid’in tevhide verdiği hizmeti, gösterdiği üstün başarıyı dil tariften âciz. Sayesinde Ledün ilmine çok şükür, ulaştık. Pîr’e hürmet ve saygımızdan dolayı biz de O’nun hizmet verdiği yerlere hizmet vermeye çalışıyoruz.

Üzülerek ifade edeyim ki orada her şey bozulmuştu. Erkân, âdâp, Melâmet’e ait bir şey kalmamıştı. Çok şükür inançlı olanları bulduk. Sadâkat gösterdiler. Maya-yı Muhammediye’yi tekrar tutturmanın aşkı, zevki, iştiyakı içerisindeyiz.

Orada çok sâdık dostlar var. İnşallah kemâl tecellî eder de biz de bu hizmetin karşılığını alır ve Mevlâ’ya sonsuz hamd ü senâlar ederiz.

Çok şükür bizler Muhammedî Melâmîleriz. Hz. Muhammed’in (s.a.) yolundan gidenleriz. Bu yol o kadar hassas, o kadar temiz, o kadar güzel ki dil tariften âciz. Bütün ehlullahlar, Melâmet zevkine erdiler de kemâl buldular. Vuslat-ı yârla halvet oldular.

İnşallah ömrümüzün sonuna kadar Allah bizi hizmetten mahrum etmesin. Bu yazılarımız, canlı şâhit olan kâtibimin kâleminden dökülmekte. Mükâfatını Allah versin. Biz de can ü gönülden dua ve niyâz ediyoruz. Allah razı olsun, diyoruz.

 

07. 05. 2005



[1] Rad, 13/29



Telif Hakk © Tasavvuf Derneği
Tm Haklar Sakldr.


Kategori: Sohbetler
Anahtar Kelimeler: Yok
aretle: Share/Save/Bookmark

[ Geri Dn ]
E-Kitaplar
Bir Ayet

17.2. Biz, Musa'ya Kitab'ý verdik ve Ýsrailoðullarýna: ”Benden baþkasýný dayanýlýp güvenilen bir rab edinmeyin” diyerek bu Kitab'ý bir hidayet rehberi kýldýk.

[ Ýsrâ Sûresi:2]

Anasayfa | Kur'an-ı Kerim | Videolar | İlahiler (mp3) | İlahiler | Hatıralar | Mektuplar | Sohbetler | Öz Geçmişler | Kullanım şartları

©2002 Tasavvuf Derneği Tüm hakları saklıdır.