Efendiyle Hemdem Olma
İzmir, 26. 02. 2004
Muhterem Dostlar!
Ben Efendiye her
gün giderdim. O da beni her gün beklerdi. Bir gün gidemesem- telaşım
olur, cenazem olur- Efendi kalkar gelirdi. Veya ben giderdim öğlende, Efendi
gelirdi akşamda. Görüşemediğimiz bir gün oldu mu ikinci gün ben utanarak
giderdim, yüzüm kızarırdı. Böylece hemdem olup giderdik…
Anlayışlı bir
ihvanla bir mürşidin kaynaşması ne kadar güzel! Hemdem olur, deşarj olur, ona
dökülebilir. Böyle bir ihvan, mürşidini ne kadar sevindirir. “Çok şükür hâlime
hâldaş, yoluma yoldaş, sırrıma sırdaş bir can dostu yetiştirdim.”der, sevinir.
Mürşidimin gayesi
eksiksiz hizmet verebilmek!.. İnancına, mürşidinin emânet ettiği tevhide hizmet
edecek birisini yetiştirmek istiyormuş. Mürşidimin gayesi, benim şahsiyetim
değildi. Zât-ı Muhteremin gayesi, tevhide hizmet etmekti.
Bu vesileyle Hafız
Ahmet Efendi’yi çok sever, ona mektuplar yazar, yetiştirmek için emek sarf
ederdi. Hasan Fehmi Efendi’yi, damat Doktor Kemâl Bey’i iyi yetiştirmek için,
ne emek, ne hizmetler verdi.
Öyle zamanımız
geçerdi ki, yatsının abdestiyle sabah namazı kılardık. Geceyi bölmediğimiz birçok
zamanlar olmuştu. Çünkü Hasan Fehmi Efendi: “Oğlum Ahmet! Bu tevhit hizmetini
siz yapacaksınız.” demiş.
Bu kutsi ve ulvi,
mukaddes emâneti -ki, dağları eritebilecek kadar ağırlığı olan bu emâneti-
efendimize vermişti, emânet etmişti. Bu kutsi göreve hizmet verebilecek
dervişleri yetiştirmek için gece gündüz çalışan mürşidimiz, hatta bir ilâhî
yazmıştır:”Biz geceyi güne kattık!” Gerçekten yirmi dört saat uyumadığımız zamanlar
gece güne katılmıştı. Ama mürşidimin ilahisi “Gece gaflettir, biz gafletten
uyandık” mânâsını da taşır. Gecemiz de gündüz gibi aydın oldu.
Bu kutsi emaneti
korumak, muhafaza etmek, ehline vermek için çok büyük çabalar, gayretler,
emekler sarf etmiştir. Bu tesirden mürşidimi kurtarabilmek için gözümü
kararttım:
- Muhterem Efendim!
Sizi tebrik ediyorum. Yemin ederim, siz görevinizi yaptınız. Bizi ne hâle
getirdiniz. Kale gibi fikirlerimiz yıkıldı. Taklitten tahkîke geçirdiniz.
Hakk’a biat ettirdiniz. Ender fenadan bekayı verdiniz. Çok şükür himmetinizle,
lütuf ve kereminizle zikreden, tefekkür eden, Hakk’ı batılı seçen, âşık, sâdık,
ârif insanlar yetiştirdiniz. Evet geceyi güne kattınız, ama Allah emeğinizin
karşılığını da verdi size. Siz artık huzur içerisinde ezel ebet rahat olun,
bize de dua edin.
Sultan sorarsa: “-
Ne yaptınız siz?” diye bize.
Diyorum ki: Ey
mürşidim çok şükür biz de boşuna gidip gelmedik.
- Ne yaptınız diye
sorarsan
- Sizi yetiştirdik.
Bir ehlullah yetiştirmenin ne kadar ehemmiyetli olduğunu takdir buyurursunuz. Geldik
gittik bize verdiğiniz hizmet, sizi de kemâle getirdi. Ben de sultanlar sultanına
diyorum ki: Bizim eksikliğimize bakma. Kemâl üzre bir ehlullah yetiştirdik.
O zaman mürşidim
memnun oldu, gülümsedi:
- Allahım bu
ifadeye şahit ol, dedi. İnşallah ihvanlar da gelsin gitsin sizi de
yetiştirsinler, diye bana da dua etti.
Hatıralar çok, ama
her biri birbirinden etkili. Hangi birini yazsam ki!..
Bir gün Orman
İşletmesi’nde çalışırken Efendim, yanına gitmiştim. Sigaradan ve merdiven
çıkmaktan etkilendiği için alt katta özel bir oda vermişlerdi. Çünkü beş altı
memurun yaptığını yapardı. Ziyaret ettim çıktım. O da benimle kapı önüne çıktı.
Mühendisin bir tanesi takıldı. Dedi ki:
- Bak Ahmet Bey,
siz merdiven çıkamıyorsunuz; biz çıkıyoruz.
Ona cevap olarak
dedi ki:
- Siz ayakla
çıkılan merdivenlerden çıkıyorsunuz. Biz düşünce ve tefekkürle çıkılan merdivenlerden
çıkıyoruz. Bizim çıktığımız bu merdiven bizi Allah ve Resûlüne ulaştırır.
Bizim merdivenlerden çıkanlar Hakk’ı batılı, helâli haramı, iyi ve kötüyü fark
ederler. Allah aklı selim sahiplerine hitap eder:
Ey Düşünen,
Tefekkür Eden, Zâtıma Mazhar Olan…
Bizim beyin
merdivenimiz vuslata getirendir. Kesafetten letafete geçirir. Sizin merdivenden
neler neler gelir geçer. Ama bizim merdivenden binde bir. Ama bir tanesi âleme
bedel. Hep ehlullahlar, ârif-i billah olan, vuslet-i yârla halvet olan zât-ı
muhteremler hep bu merdivenden yükseldiler. Yükseldiler de, ol dost ile hemdem
oldular.
- Eh Ahmet, demek
biz dinsiz miyiz?
- Hayır, ben öyle
bir şey söylemedim. Onu sen söylüyorsun.
Allah Hak mürşidin
himmetlerini üzerimizden eksik etmesin. Ruhu şâd ve mesrûr olsun.
Ey
mürşidim cansın bana
Canlar feda olsun
sana
Ettin himmet ben
kuluna
Sensin hayat veren
bana.
Eyle himmet
Sabri’ye çün, yolundayım ben bir gedâ.
Selâm ve
hürmetlerimle!.. Allah'a emânet olun!
HACI BABA
Hüseyin Sabri SOYYİÐİT