İki Zıt Bir Yerde Bulunmaz!..


Allah dostu,

 

bütün kâinattan

 

perdeyi çeker,

 

cemâl-i yâre

 

bakar.

 

 

İki zıt, bir yerde bulunmaz!..

 

 

Muhterem Kardeşim Hâfız Ahmet Efendi,

Ulu Mevlâ razı olduğu iyilikleri üzerimizden eksik etmesin. Sıhhat ve âfiyette daim eylesin. İnşaAllah kemâl-i âfiyet üzeresiniz. Hamd olsun bizler de iyiyiz. Þuhût, tefekkür, râbıta üzerine olabildiğimiz nispette iyi olabiliyoruz.

Ma’lûm-u âliniz, ümmetin fesâda gittiÄŸi bir devirde bulunuyoruz. Her zamankinden daha dikkatli olmamız gerekiyor. Küçük hatalardan dahi dikkatle korunmaya özen göstereceÄŸiz. Küçük ihmâller, beÅŸerî hayatta büyük zararlara vesile olmuÅŸtur.

EmrolunduÄŸumuz gibi doÄŸru yürüyeceÄŸiz. Emin adımlarla râbıta-yı tevhîtin, ahlâk-ı Muhammediyenin çizgisi üzerinden Allah ve Resulü’nün rızası üzerine sa’y etmek baÅŸlıca emelimizdir.

Bu günler zuhûr eden sohbetler, bu tarz üzerine tecellî etmekte. Ä°hvânla sohbet ederken güzel ahlâk  güzel ahlâk diye telkînler, sohbet, muhabbetler cereyan etmekte...

Ve yine düşünüyorum: Zikrullah tecellî etmezse, haset, inat, kin ve öfke, nefsânî duygular gönül evinden silinip atılmazsa, güzel ahlâka mâni nedenler terk edilmezse, güzel ahlâk nasıl tecellî eder? İki zıddın bir yerde cem olması mümkün mü? Misâl: Bu iki zıddın arasında ömürlerini bitirenler, feryâd ede ede son nefeslerini verdiler.

Mevlâya sonsuz hamd ü senâ! Ä°hvânımızın, tevhîdin nûruyla, Kur’an-ı Kerim’in rehberliÄŸinde, mürÅŸitlerimizin telkînleriyle taklit, istidlâlden tahkîke ulaÅŸacakları bir gerçektir.

Ä°hvânımızın hâlde tevhît   etmenin, bilmenin, olmanın duyguları içerisinde fehmeden Fehmiler gibi seyr ü sülûkunda azim, sadâkatle sâhil-i ehâdiyete, velâyet ve nübüvvetin zevkine erecekleri, mâvera-yı akl içinde sohbet edecekleri âşikâr bir gerçektir.

Nispetsiz fenâfillâha uÄŸramış, kendisine Hakk’ı diyet etmiÅŸ, sevgiye, muhabbete Muhammedî ahlâk ile mazhar düşmüş, sözü murakabeli, nazarında ferâset, kelâmlar hikmetli, âyet ve hadîsin mânâ-yı mefhûmunda ehl-i tahlil, sözü-sohbeti senetli, zâhiri halk ile bâtını kesâfetten letâfete mazhar düşmüş, ilâhi aÅŸk merdivenine mürÅŸidinin tarif ve telkîni üzerine tırmanmış bu cân kardeÅŸlerimiz, mânâ erleri, naz ve niyâzın bendeleri ne kadar müteÅŸekkir olsalar az deÄŸil mi!?.

Mürşitlerimiz bize urûç ve nüzûlü gösterdiler, telkîn ile yaşattılar. Vâris-i Nebi, Nâib-i Hak anlamı içerisinde duygulandırdılar, hissedâr ettiler. Nefhedip, ruhundan ruh verdiler. Ezel ve ebedin kapısını araladılar. Harfsiz, kelâmsız devr-i âlem tecellîsine mazhar kıldılar.

... Ve sultan bir ifadesinde: "Dikkat edin!  Dikkat edin! Suretim, ÅŸeklim, bu kemik-kan torbası sizi aldatmasın. Benim Fehmim, beni fenâfillâha uÄŸrattı, ayniyete getirdi. Öyle bir hâl oldum ki ifade edecek kelâm bulamadım. Anlayın beni, ne olur dinleyin beni! Kelâmı Hak’tan duyun. Tevhîdi mutlaktan alın. MürÅŸitten ibâ edenler, Hak’tan da oldu cüdâ."

Ey cân tahtımın sultanı!

Þimdi bizde biz olmuÅŸsun 

Gönüllerde taht kurmuşsun

Dostunla hemdem olmuÅŸsun 

Cân u cânânım merhaba!

İkinci merhabayı da zât-ı âlinize söylemek duygusuyla bu mektubumu yazıyorum.

Efendisine muhatap olmuş, haremine girmiş, sırrına kadem basmış, efendisine ayniyet olmuş, aynı duygu, aynı düşünce, hüve hüve...

İşte bu kardeşime cân u gönülden merhaba!

Bilcümle ihvâna selâm, dualarla Cenâb-ı Hak'tan kemâl-i âfiyetler dilerim. 

23. 04. 1982           





Bu Sayfanýn Geldiði Adres
Tasavvuf DerneÄŸi
http://www.tasavvufdernegi.com

Bu Sayfanýn Adresi:
http://www.tasavvufdernegi.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=34