DERVİÞLİK!...
İzmir, 20. 06. 2010
Esselamualeykum
Ulu sultanım, sonsuz hamd u sena. Perdelerden geçmek, mahreminize
girmek, sevilen kul olmak, Hakk'ı diyet etmek ne güzel ne güzeldir!
Araştırıyorum, zevk etmeye çalışıyorum bunlar hep dervişlikten
geçiyor. Öyle derviş olmalıyız ki biz bize hayran olmalıyız. Dervişliğin manevi
gücünü kaldırma hiç de kolay değil.
Dervişlik dağlara verilseydi dağlar paramparça olurdu. Dervişlik
insana veriliyor. İnsanın da varlık benlik dağları paramparça oluyor. Gurur,
kibir, inat, benlik dağları. Þirk fiiller, şirk sıfatlar, şirk vücutlar can
mürşidin telkiniyle, bunlar, harab oluyor. Çok şükür yok olup gidiyor.
Birçokları dervişlikten korkar, aleyhinde konuşur. Allah'tan kork be! Derviştir
evliya hem dahi enbiya ve cihar-ı yar-i güzin.
Derviş demek nefsî mücadelede muzaffer olan, gönül kalesine tevhid
bayrağını çeken, kendilerinde Allah ve Rasulünü söz sahibi yapan, cihad-ı
ekberi kazanan demektir.
Allah bu dervişlerin himmetini üzerimizden hiç eksik etmesin. Allah,
Hak mürşidin telkiniyle kemale eren, vuslat-ı yarla halvet olan, a canım gerçek
derviş olan zümreye bizleri de ilhak eylesin.
Bütün Allah dostları, derviş oldular da harem-i ismete girdiler,
mahremiyete girdiler, vuslat-ı yarla halvet ettiler.
A canım, sorabilirsin: Onlar nasıl derviş oldular?
Bir kamil mürşide varmadan olmaz. Muhakkak zikri ehlinden aldılar.
Mürşid-i kamil tarafından görevlendirilen bir efendiden ders aldılar. Aldılar
da emre itaat, telkine sadakatle al denileni alıp at denileni attılar.
Dervişlerini zikrullah ile yetiştirdiler.
Dostlarım,
Sadık derviş olacaksınız. Emr-i Hakk'a itaat edeceksiniz. Halde tevhid
edeceksiniz. Allah'ı mezarlıkta veya mezarlığın ötesinde değil; gönülde
bulacaksınız. Hak emrine itaat, telkinine sadakatle gönüller fethedeceksiniz.
Dostu gönlümde buldum
Dedim elhamdulillah
Çok iyi derviş, ilham alan, feyz-i ilahiyeye mazhar olan, telkine
sadakatle gönüller fetheden, hülasa insan, Hz. İnsan olandır. Hz. İnsan olma,
can mürşidin telkinine sadakatle gerçekleşir.
Hasan Fehmi Efendi buyuruyor ki:
Mürşidim Ali Rahmi, bildirdi beni bana
Ol irşad-ı manevi bildirdi beni bana
Oldum tevhide davet, hemen ettim icabet
Ol sıdk ile şahadet, bildirdi beni bana
Hasan Fehmi Hz.’leri Arapça’da değil; Allahça’da kemal bulmuş, mürşidi
Ali Rahmi Efendi’den kemale gelmiş ve buyuruyor ki:
Ol sıdk ile şahadet beni bana bildirdi.
Ben de dervişlerime diyorum ki Fehmi Efendi’yi kemale getiren,
mürşidin telkini, o telkine gösterdiği sıdk ile şahadet. Bize kadar bunları
ulaştırmakla, himmetleri üzerimizden eksik olmasın, bize ışık tutuyorlar.
Sevgili Dostlar,
Bu yolda görevli olan efendilerin tek gayeleri hizmettir. Dünyanın
hengamesinden, bataklığından, nefsani olan bütün kötülüklerden bir kişi, beş
kişi, on kişi kurtarabilmeleri, nefsin esaretinden kurtarıp Allah ve Rasulüne
dost etmeleri…
Dostlar, buna paha biçilir mi?
Sevgili dervişimize tevhidi telkin ederken diyoruz ki:
Peygamber Efendimiz, Mekke’den Medine yoluna çıkarken emanetleri
teslim etsin diye Hz. Ali’yi ölüm yatağına yatırıyor. Peygamberimizin emanete
ne kadar kıymet verdiğini buradan anlıyoruz. Efendimizin emanete verdiği bu
önem, hepimize bir ders olmalıdır.
Ve diyor ki “Ya Ali, burada ben nasıl zikir yapardım sen de öyle
yapacaksın.” Orada Hz. Ali’ye zikrullahı telkin ediyor, cehri zikri veriyor.
Müşrikler gecenin üçte ikisi geçtikten sonra Peygamber Efendimizi öldürmeye
karar vermişler. O saatte toplanacaklar. “Muhammed içeride” diyorlar,
telaşlanmıyorlar. Hz. Ali de aynı Peygamber Efendimiz gibi zikir yapıyordu.
Toplanıp kapıyı birden kırıp içeri girdikleri zaman ne görsünler? Bu
zikri yapan Hz. Ali. Genç bir delikanlı. Müşrikler, “Sen bizi aldattın, onun
gibi sesler çıkardın burada” diye zalimane bir ceza verip öldüresiye dövüyorlar.
Soruyorlar;
- Muhammed nerde?
- Bilmem, diyor, çıktı gitti.
Hayret! Kapıda birçok nöbetçi var iken, O, Hz. Sıddık’la yola çıkıyor.
Sevr dağında, Sevr mağarasına. Nasip oldu o mağaraya gittik. Öyle bir dağ ki hep
taş. Çıkmak kolay bir şey değil.
Taştan iz süren bir izci varmış. Peygamberin izini o mağaranın
kapısına kadar sürmüş. Ne baksınlar örümcekler mağaranın ağzını ağlarla
örmüşler. Güvercinler yuva yapmışlar, yumurta yapmışlar. Müşrikler mağaranın
kapısına geldiği zaman, sesler içeriden duyuluyor, konuşuyorlar:
- Yok canım burada insan mı olur? Baksanıza örümcekler ağ örmüşler.
- Kuşlar yuva yapmış, yumurta bırakmışlar bakın. İnsan olsa bunu
yapmazlardı.
Peygamberimizin başını getirene yüz deve va’dedilmiş. Hz. Sıddık
Ef.’miz bu manzara karşısında çok korkmuş, peygamberimizi şimdi alır, keserler
diye. Peygamber Efendimiz “Ya Sıddık, la tahzen, hüzünlenme. İnnallahe maana
Allah bizimle beraberdir. Ve orada Hz. Sıddık’la diz dize oturup zikr-i hafiyi
veriyor. Elbette dışarıda münkirler vardır, dışarıdakiler duymasın.
Dostlar,
Çok şükür bizim iki Allah dostundan kaynaklaşan tevhid yolunda cehri
zikrimiz Hz. Ali Efendimizden, hafi zikrimiz de Hz. Sıddık Efendimizden
gelmektedir. Bu zat-ı muhteremler bizim feyiz ve ilham kaynağımızdır. Allah,
himmetlerini üzerimizden eksik etmesin.
Ledün ilminin temeli kolay atılmadı. İslam Devleti kurabilmek için ne
mücadeleler yapılmış, ne sıkıntılar çekilmiş.
Sevgili Dostlar,
Allah'ın lütuf ve keremiyle biz hazır bulduk. Gelin bunun kadr u
kıymetini bilenlerden olalım.
Eğer bir can ise hüsnün pahası
Nice yüzbin anın olsun fedası
Niyazi’nin kadim u aşinası
Haber ver bize canan illerinden
Sevgili Efendiler, Sevgili Dostlar,
Peygamber dostlarına ve onun zürriyeti evlatlarına ne azap ne
sıkıntılar ettiler. Onlar İslamiyet’i anlamadılar, peygamber soyundan intikam
aldılar.
Biz Ehl-i Beyt’i seven, yolundan izinden gideniz. Asla yanlış
yapmamaya dikkat etmeliyiz. Bizler halde tevhid edenleriz. Allah ve Rasülünü
şahadet edenleriz.
Tevhid et Hakk'ı Hak ile
Efal, sıfat u zat ile
Gir ol vücud-u vahide
Her nefes zikrullah ile
Gelin dostlar, gelin derviş olalım. Hak Rasulün izinden gidelim.
Emrine itaat, telkinine sadakatle al denileni alalım, at denileni atalım. Atalım
da emrolunduğumuz gibi dosdoğru olalım.
Bak şu dervişin haline
Alem hayran ahvaline
Akıl ermez kemaline
Kesret vahdet tevhid etmiş
Ulu Yaratanım, bize razı olduğun iyilikleri ver. Hak mürşidin
himmetlerini üzerimizden eksik etme. Zikreden, fikreden, tefekkür eden,
vuslat-ı yarla halvet olan, canda canan ile buluşup bilişip sevişen, kesret,
vahdet tevhid eden zümre-yi salihine cümlemizi ilhak eyle. Razı olduğun
iyilikleri bizlerden hiç eksik etme. Size sevilen kul olmakta ezel ebed tut
elimiz. İstiyoruz gönüller fethedelim. İnşallah iyiliklerin insanı olalım.
Dostlar sizi ve sizi sevenleri Allah'a emanet ediyorum.
Hüseyin Sabri SOYYİÐİT
Zikrullahı alan derviş
Hakk'a gönül veren derviş
Varlık benlik atan derviş
Hak dostudur âşık derviş
Fenafillah olan derviş
Hakk'ı diyet eden derviş
Sohbet Hak'tan alan derviş
Hak dostudur âşık derviş
Ender fena olan derviş
Bekada yer tutan derviş
Halktan Hakk'ı seven derviş
Hak dostudur âşık derviş
Dünya ukba geçen derviş
Mahremine giren derviş
Sevilen kul olan derviş
Hak dostudur âşık derviş
Kur'an’ın kardeşi derviş
Niçin niye demez derviş
Zuhurata tabi derviş
Hak dostudur âşık derviş
Hikmetler hazinesi derviş
Konuşan Kur'an’dır derviş
Hakk'ın muhatabı derviş
Hak dostudur âşık derviş
Daim huzurdadır derviş
Hesabını veren derviş
Sırat, mizan geçen derviş
Hak dostudur âşık derviş
Sözü kontrollü derviş
Tefekkür edendir derviş
Canlı Kur'an olan derviş
Hak dostudur âşık derviş
Emri Hak'tan alan derviş
Hikmetle bakandır derviş
Halde tevhid eden derviş
Hak dostudur âşık derviş
İkram, ihsan eden derviş
Perdelerden geçen derviş
Halvettedir âşık derviş
Hak dostudur âşık derviş
Dervişleri seven derviş
Hak nuruyla bakan derviş
SABRİ halkı seven derviş
Hak dostudur âşık derviş
01. 03.
2010