ALLAH MUHABBETİ
İzmir,
30. 03. 2010
Esselamualeykum
Muhterem
Efendiler,
Allah
muhabbeti yapmak, pek kolay değil. Bir derviş, Allah'ta yok olacak, fenafillah
olacak, Hakk'ı diyet edecek, sevilen kul olacak, Allah muhabbeti yapmaya lâyık
olacak.
Elbetteki
fenafillah olanlar, “Mûtû kable en temûtû” sırrına mazhar olanlar, Hak mürşidin
emri ve rızası doğrultusunda kemale gelen, olgunlaşan zat-ı muhteremler Allah
muhabbeti yaparlar. Allah ilhamlarını, aşk, muhabbetlerini bol bol ihsan
eylesin, ikram eylesin. Amin!
Muhterem
Efendiler,
Tevhid
ilmine intisap edenlerde büyük bir değişiklik olması icap eder. Eğer değişiklik
olmuyorsa, vücudunda bir inkılap, bir ihtilâl gerçekleşmiyorsa, deme sakın ben
dervişim. Öyle bir değişime uğrayacak ki derviş, kendisi bile hayretler
içerisinde kalacak. Çok şükür ederek kendisindeki hali hayretler içerisinde
mütalaa edecek:
Göz
Hakk'ın nuruyla nazar eder. Dil, hikmet ve hakikatleri ifadeye çalışır. Can
dervişim her haliyle örnek insan. Niçin, niye demez. İhtilafa düşmez. Sözü,
özden alır. Halk arasında itimat/güven kazanan, sözünde sohbetinde nefsaniyet
olmayan, her haliyle örnek bir insan olacak dervişimiz.
Melamet
öyle bir hakikattir ki, dil onu tarif etmekten acizdir. Melâmi, ender fena olan
kişidir. Yokluğu da yok etmiştir. Var olanla var olmuştur. Süzülmüş
varlıklardan, elenmiş benliklerden, var olmuş Hak varlıktan. Hülasa zat-ı
Hakk'ın mazharı, ehli hal, ehli zevk, ehli mana. Demez, bu niçin böyle, şu
neden şöyle. Candan gönülden Hakk'a bağlı.
Bu
zat-ı muhteremler Hak mürşidin telkininde kemale erdiler. O mürşit ki o da can
mürşidin telkiniyle, emrine itaatle, al denileni alıp, at denileni atarak bu
kemale ermiş. Allah himmetlerini üzerimizden hiç eksik etmesin.
Ledün
ilmini bilgiden öteye hale, yaşantıya intibak ettirmedikçe bize bir fayda temin
etmez. Bize fayda ancak haliyle hallenmek, zevkiyle zevkyap olmakla yani
mürşidin aynısı olmakladır.
Sevgili
mürşidim bir sohbetinde buyuruyor ki:
Sen-ben,
ben-sen olmuşuz hem
Budur
bana himmet şeyhim
Ledün
ilmi, hikmet ve mana ilmi bizleri ayniyete getirmezse, o zaman emekler heder
olur. Allah bize bu yolda yardım etsin, himmet etsin, halde tevhid eden
zümre-yi salihine ilhak eylesin.
Sevgili
Dostlar,
Kendimize
çok dikkat edelim. Canda cananı incitmeyelim. İnsanları kemale getiren Hak
mürşidin emrine itaat, telkinine sadakattir. İnşallah sadık derviş oluruz.
Sadık derviş oluruz da mürşidim gibi “Sen-ben, ben-sen olmuşuz hem” bu
kutsi ve ulvi ifadeyi kullanırız.
Sevgili
Dervişim,
Sen
basit birisi değilsin ve basit birisi olmayacaksın. Sözünde hikmet olan, Hakk'ı
diyet ederek, kelam-ı Hak'la sohbet eden, düşeni kaldıran, elinden tutan, Hak
mürşidin sohbetiyle çevresine ışık tutan sen olacaksın.
Düşün
bir kere, elinden tuttuğun insanı Allah sohbetine, muhabbetine, Hak Rasulün
şeriatına, tevhide getiriyorsun. Bundan daha büyük bir iyilik olur mu?
Dostum,
Kendini
kurtarmak yeterli değil; aileyi kurtaracaksın. Neyden diye sorarsan, nefisten,
benlikten, şeytandan kurtaracaksın inşallah.
Siz
ledün ilminin meşalesini öyle aydınlatacaksınız ki geçmişi ve geleceği
aydınlatsın. Karanlıkta olanları bu nur, nur-i tevhid, aydınlığa çıkarsın. Güzel
ahlakın, tatlı dilin, Allah sohbetin, güzel ifadelerin çevrene nuren aynen nur
olsun.
Allah'ın
Rasulü yek başına bu davayı açtı da ne büyük mücadeleler vererek, ne insanları
tevhid ilminin kemaline eriştirdi.
Onun
için can mürşidimin üç maddelik bir sohbeti vardır:
Dervişim,
Cesaretli
olacaksın,
Sadakatli
olacaksın,
Sahavetli
olacaksın.
Biz
de acizane mürşidimin bu üç maddesine ilaveten:
A Dervişim,
Âşık
olacaksın,
Mürşidimin
buyurduğu gibi bu yolda sadık olacaksın;
Ama
arif insan olacaksın.
Arif
insan olmak ne kadar güzel, ne kadar güzel… Arif insan, her haliyle örnek insan
demek. Sözü sohbeti kontrollü, gelirine göre giderini ayarlayan, çocuklarını
zamanlarına göre iyi yetiştiren, kendisini daima murakabeye/kontrole çekebilen,
“Benim görevim, ödevim nedir? Nasıl olmalıyım?” Arif insan, anlayışlı insan.
Akl-ı selimini kullanan, canda cananı incitmeyen, sözüne sohbetine nefsaniyet
girmeyen.
Allah
cümlemizi bu zümreye ilhak eylesin. Amin!
Sevgili
Dostlar,
Çok
dikkat edelim. Gönül yıkmayalım, insan darıltmayalım. Veren el olmaya
çalışalım. Sa’y u gayret edelim. İyilikte, tenezzül ve tevazuda yarışalım.
Allah bizi iyilerden, razı olduğu zümre-yi salihinden hiç ayırmasın.
Kalkar
biri sorarsa:
-
Sen kimsin?
Buna
cevap vermek ne kadar zor.
-
Ben ehli tevhidim. Ben can mürşidin dervişiyim. Bize Melamiler derler.
Ne
yapıyorsun a be canım? Kırk bir kere ma’şallah. Usûlen diyorsun ki:
“Ölmeden evvel ölmüşem. Hakk'ı diyet eylemişem. Fena-yı efalden tecelli-yi
efale, fena-yı sıfattan tecelli-yi sıfata, fena-yı zattan tecelli-yi zata
geçmiş, zat-ı Hakk'ın mazharıyem. Zahirim halk ile batınım Hak'tır benim.
Muhterem,
Hak
dost diyor ki:
Melamidir
evliya, dahi nice enbiya
Hem
cihar-ı bâ-safa, kendine gel hey kendine
Bu
ifadeyi kullanmak, bunun sahibi olmak, aman Allahım bunu zevk edip yaşamak
cümlemize nasip eyle. Amin!
İnşallah
müsait zamanda bunu izah etmeye çalışırız. Tabii ki haddimize kadar. Hak ikram
ihsan ederse, neler neler verir.
Sevgili
Efendiler,
Daha
dikkatli, daha uyanık, daha itaatkâr olan, ahkam ile güzel ahlak ile Hak
mürşidin tarif ve telkiniyle kemale eren, dünya ukba engellerinden geçen,
vuslat-ı yarla halvet eden, sevip sevip çok sevilen zümre-yi salihine Allah
cümlemizi ilhak eylesin. Amin! Amin!
Dinleyen,
okuyan ve yazılanlarla amel eden dostlardan Allah razı olsun. Sizi ve sizi
sevenleri Allah'a emanet ediyorum.
Bu
yazıları kaleme alan, benimle hizmeti gaye bilen İsmet efendiye Allah binlerce
iyilik versin. O olmasa ben bunları size ulaştıramam. Can u gönülden Allah razı
olsun diyorum.
Allah'a
emanet olunuz. Selam ve dualarımla.
Hüseyin Sabri SOYYİÐİT