17. 11. 2009 tarihli mektup
17. 11. 2009
Esselamualeykum
Muhterem
Dostlarım,
İnsan,terbiyeye en çok muhtaç olan varlıktır. İçerisinde inat var, gurur kibir var, oldum,
erdim, bildim havaları var. Kolay mı insan yetiştirme? İmkanı oldu mu, fırsat
eline geçti mi neler neler neler yapar…
İnsan
fenafillah olandır. İnsan, zat-ı Hakk'ı diyet edendir. İnsan, adımını göre
göre atandır. Ender fenadan bekaya erendir. İnsan Zahiri halk ile batını Hak
olandır. Allah'ın yeryüzündeki halifesidir insan. Böyle bir halife, yönetici
olabilmek için bir kamil mürşidin terbiyesi şart.
Öyle
insan olacaksın ki süzülmüş varlıklardan, elenmiş benliklerden, var olmuş Hak
varlıktan. Yemek içmek için, yatıp kalkmak için insan dolu.
Bir
insan istiyoruz, düşünen/tefekkür eden;
Bir
insan istiyoruz, kutsi emanetin sahibi olan;
Bir
insan istiyoruz, kesret vahdet tevhid eden;
Bir
insan istiyoruz, can mürşidin telkiniyle hayat bulmuş.
Ara bul insanı nerde
Tenezzül eyle et secde
Geçip kibrinden et tevbe
Suçun affeylesin Allah
Ledün
ilmi, hikmet ve manâ ilmi, birçoklarını, evliya/Allah dostu yapar, fenafillah
eder. Ledün ilmine, hikmet ve manâ ilmine ters düşenlerin akıbetleri felaket
olur. Mürşidine ters düşen, Hakk'a ters düşer. Ters düşerse saadet, selamet
bulamaz.
Dervişimiz
çok dikkatli olacak, canda cananını incitmeyecek.
Dervişimiz
halkı Hak'tan ayrı görmeyecek.
Dervişimiz
çok mütevazı davranacak.
Gönül
yıkmaz dervişimiz.
İnsan
darıltmaz dervişimiz.
“Niçin
öyle, niye böyle?” demez dervişimiz.
Derviş,
Allah'a gönül verendir.
Kıymetli
Dervişlerim,
Peygamber
Efendimiz ledün ilmini ilan etti, izhar etti Sıddık safa buldu; Ebu Cehilin
küfrü arttı. Hazret-i Muhammed doğmasaydı, Ebu Cehil bu kadar kafir olmazdı.
Nisanda bir rahmet yağar, denizde balığın ağzına düştü mü inci olur. Çok
değerli! Bağda yılanın ağzına düştü mü zehir olur. Biz de inşallah inci yapan,
ağzından inciler dökülen, tatlı sohbetler yapan olalım. Öyle tuluat, öyle
zuhuratlar ki dinleyenler mest olsun. Bize bu rahmet mürşidimizden yağar:
Zikrullah rahmeti, merhamet, mağfiret rahmeti.
Ötekinin
ağzında zehir olur, öyle fenalıklar zuhur eder ki aman Allahım!
Sevgili
Dostlar,
Gönül
kapısını açabilmeliyiz. Gel gönüle gir gönüle. Gönül kapısını açanlar, vuslata
erdiler, ol dost ile halvet oldular. Gönül kapısını açma, mürşidin telkiniyle
olur. Girdik bu yola. Bu yol, vuslat yolu, ol dost ile halvet yolu. Bu yol,
hikmetler hazinesinin yolu. Bu yolda tek önder mürşid-i kâmilin telkinidir.
Rehber, onun telkinidir.
Mürşid
gerektir bildire Hakk'ı sana hakkalyakin
Mürşidi
olmayanların bildikleri güman/boş imiş
Sevgili
Dervişim,
Allah'ı
ararsan insanın dışında arama. Kendini ararsan, Allah'ın dışında arama.
Öyle sanırdım
ayriyem, dost gayridir ben gayriyem
Benden görüp işiteni bildim ki ol canan imiş
Sağ u solu
gözler idim dost yüzünü görsem deyu
Ben taşrada arar idim ol can içinde canan imiş
Allah'la olmanın şuuruna varma, zevk u sefasına erme…
O sende iken sen onu gayrıda arama.
Allah, haliyle hallenen, zevkiyle zevkiyap olan ehli irfan, kemal
ehli eylesin. Allah dervişanımıza huzur versin.
Bütün insanların çektiği sıkıntı, bunalım, uzak kalmaktır. Ledün
ilmi uzaklığı kaldırır aradan.
Uzak değil çok yakınsın
Canda gönülde sen varsın
Anladım ki sen benmişsin
İşte o yakınlığı yaşamalıyız. Onu hissetmeli, O’nunla duygulanmalı,
perdelerden öte geçmeliyiz.
Öyle sanırdım
ayriyem, dost gayridir ben gayriyem
Benden görüp işiteni bildim ki ol canan imiş
Hak dostlar bunları yaşadılar, ayrılığı kaldırdılar. Geleceği hal
ettiler. Hakk'ı diyet edip sırrına sırdaş, yoluna yoldaş oldular.
Ulu Sultanım,
Bilen, bilinen, söyleyen, dinleyen tecellindir, zuhuratındır,
kemalatındır. Sen vallahi can u cananımızsın.
Her neye baksa gözün, sırr-ı Subhan anda var
Her ne işitse kulağın mahz-ı Kuran anda var
İnsan ne zaman ki kendine gelecek, kendini bulacak, sırrına
erecek, o zaman hayretlere düşecek.
Mevcut olan kesafetini, kişi aşmalıdır. Madde vücudundan manâya/letafete
geçmelidir. Çamaşır bizi aldatmasın. Bu vücutlar birer elbisedir.
Derviş meratib-i tevhidi güzel zevk edecek. Þirk fiilden
fiilullaha, şirk sıfattan sıfatullaha, şirk vücuttan vücudullaha geçecek. O
zaman:
Zat-ı Hakk'ı anla zatındır senin
Hem sıfatı, hep sıfatındır senin
Sen seni bilmek necatın/kurtuluşun senin
Gayre bakma, sende iste sende bul
Allah bize çok iyilikler versin, çok huzur versin.
Dervişlerim,
Telkine sadık, Hak mürşidin tarifi üzerine yola çıkacağız. Mürşit
nasıl tarif ettiyse, ne telkin ettiyse, ona sadık kalacağız.
Telkine sadık olmayanlar, düz ovada yolunu şaşırır
Telkine sadık olanlar, dağlardan yolunu aşırır
Ferhat bugün ben oldum, varlık dağını deldim
Þirinime varmaya her canibim yol oldu.
Derviş hikmetler hazinesi… Telkine sadakatle derviş olmuş, emre
itaatle derviş olmuş. Dervişin kemali Hakk'ı diyet etmesidir. Sevilen kul
olmuş, Hakk'ı diyet etmiş. Ulu Yaratanım hadis-i kutsisinde “Sevdiğim kulumun gören
gözü, işiten kulağı, dönen dili olurum. “Ve ene diyetuhu” Ben onun diyeti
olurum.” buyurur.
Derviş Hakk'ı diyet eden, vuslat-ı yârla halvet eden, niçin, niye,
nedenlere takılmayandır. Derviş, süzülmüş varlıklardan, elenmiş benliklerden,
var olmuş Hak varlıktan.
Dervişin velayet makamı vardır, velilerle haşrolur. Kur’an’ın
özünü, manâsını fehmeder. Dervişin nübüvvet makamı vardır. Vekaleten bu makamı
yaşar. Burada hadis-i nebevi okur. Aşık, sadık derviş, perdelerden öte geçer de
Allah'ı, Muhammed’i bir vücut görür. Buna da Ademiyet makam, Kavseyn denir.
Adem safiyullah çekti şahadet
Allah'ı Muhammed’i bir vücut gördüm
Gelin Dostlar,
Halde tevhid edelim. Sohbeti Hak'tan alalım. Hak mürşit bize neler
neler, ne cevherler ihsan eyledi. Allah himmetlerini, lütuf ve keremlerini
üzerimizden eksik etmesin. Ulu Sultan bize razı olduğu iyilikleri versin.
Açıkça ifade edelim ki bütün dervişlerin, velayet ve nübüvvet
sahibi olan Hak dostların dayanakları, aldıkları ilham, feyiz, fenafillah mertebeleridir.
Dayanağı fenafillah olan dervişin diyeti Hak olur.
Can dostlarıma, sevgili dervişlerime can u gönülden nasihatım, dualarım sadık derviş olsunlar. Hak
mürşidin emrine itaat, telkinine sadakatle bütün müşkilâtlarını hall u asan etsinler,
etsinler de ölümsüz bir hayata geçsinler.
Ulu Sultanım
Bütün ihvanımızın ve cümlemizin ezel ebed elinden tut. Razı
olduğun iyilikleri üzerimizden hiiç eksik etme.
Ulu Yaratanım,
Rahimsin, Kerimsin, Allahsın. Merhametin namütenahi/sonu yok. Kulunu
affetmeyi de seversin. Bizden razı olduğun iyiliklerle tecelli et, et de “La
havfun aleyhim” ayeti tecelli etsin. Seven, sevilen zümre-yi salihine cümlemizi
ilhak eyle. Bize aşk ile Allah demeyi, kaderine rıza, emr-i Hakk'a itaat
etmeyi, hak mürşidin gönül rızasını kazanıp telkin ile vuslat etmeyi nasip et.
Amin! Amin!
Sevgili Dostlar,
Sedat dervişimizi manâ âlemine uçurduk. Ruhu şad olsun. iyi bir
aile reisiydi. Ailesine, çocuklarına çok iyi bir eğitim verdirmişti. Aileye
karşı görevini en iyi şekilde başaran, Ledün ve hikmet ilminde çok mütevazı,
sadık bir derviş idi. İyilikten başka bir şey düşünmezdi. Her ne kadar madde
vücudu hastalığa tutulduysa da manâ vücudunda hiç hastalık yoktu. Vuslat-ı
yârla halvetteydi. O, gönlümüzdeki yerini aldı. Ender fenadan beka âlemine
hicret etti. Ruhu şad, makamı âli olsun. Ağır bir hastalığın etkisindeyken
kaderine rıza gösterdi. Hiçbir şikayeti olmadan.
Sağolsunlar, çocukları da gereken hizmeti, doktoru hiç ihmal
etmediler. İnşallah hasene-yi cariye olarak yine hizmet devam edecek.
Ehli tevhid dostların başı sağolsun. Allah bütün dostlara gani
gani rahmet etsin. Cümle ihvana selam.
HACI BABA
Hüseyin Sabri SOYYİÐİT
SEDAT EKİCİ KİMDİR?
Sedat EKİCİ kardeşimiz 18. 05. 1957 Balıkesir doğumlu. İlkokulu
köyünde, ortaokulu Balıkesir’de okudu. Sanat Meslek Lisesi Motor bölümünden mezun
oldu. Astsubaylık sınavlarında başarı gösterdi. Bölümünü üçüncülükle bitirdi.
İlk üçe girenlere tanınan görev yeri seçme hakkını Balıkesir olarak kullandı. 1977
yılında göreve başladı. Aynı yıl Leyla Hanım’la evlendi. Bu evlilikten ikisi
oğlan, biri kız, üç çocukları oldu.
Balıkesir’den sonra sırasıyla Erzurum Aşkale’de, Edirne Keşan’da,
Kars Sarıkamış’ta ve İstanbul’da görev yaptı. 1997’de emekli oldu. 1999’da
İzmir’e yerleşti.
15. 11. 2009 tarihinde ebediyet âlemine göçtü. Cenaze namazını 16 Kasım’da
Þemikler Camiinde Hacı Babamız kıldırdı. Ulukent Mezarlığına defnedildi.
Eşi Leyla Hanım, Sedat Beyi anlatırken şöyle diyor:
“Çocukları ve ailesinin üzerine titriyordu. Gözümüzün içine
bakıyordu. Yuvasına aşırı düşkündü. Bizlere sıkıntı çektirmemek için kendi
üstlendi sıkıntıları. Yerden göğe hakkım helal olsun.”