Ä°slâm’da, imanda kardeÅŸlik


Cennet vatanım, sana asla ayak bastırmam

Uğruna ölürüm de senden asla ayrılmam

Sensiz cennet verseler de ebediyen kanmam

“Vatan sevgisi imandandır!” bunu bilelim

 

 

 

 

 

 

Ä°slâm’da, imanda kardeÅŸlik

 

 

Allah yolunda birleÅŸme. SeviÅŸip kaynaÅŸma. Helâli-haramı fark etme. Allah'ın emrini tutup nehyinden uzak olma. Vatan sevgisi, insan sevgisi… Bunlar hep imana dayalı.

Birlik beraberlik ruhu ile ÅŸerefli tarihimiz bize çok ÅŸeyler anlatıyor. Kur'an-ı Kerîm’i başımıza kaldırdığımız zaman, Asya’da, Avrupa’da, güneyde, kuzeyde fetihler yapmıştık. “Ölürsem ÅŸehit, kalırsam gazi!” inancını taşıyorduk. Atalarımız bu iman, bu inançla baÅŸarıdan baÅŸarıya koÅŸtular. Karadan gemiler yüzdürdüler.

Ama onlar, haram yemiyorlardı. Tefecilik, vurgunculuk, soygunculuk yapmıyorlardı. Önce vatanım, diyorlardı da baÅŸarıya ulaşıyorlardı. Fitne fesat yoktu. Maddecilik yoktu. “Ä°nsanların hayırlısı insanlara iyilik edendir.” hadisine uyarak bu iyiliÄŸi etmek için yarışıyorlardı.

Osmanlı’nın kıymetli eserlerini Balkanlar’da, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova’da gördük mü ciÄŸerimiz sızlıyor. Suriye’de, Þam’da ne muazzam eserler, vakıflar, okullar, çarşılar, camiler, medreseler, ne büyük hizmetler yapmışlar.

1966 senesinde Ãœrdün’den –Amman’ın yakınlarında Maan diye bir kasaba var- Maan’dan çöle girdik. O çölün bazı yerlerinde tren rayları gördük. Bu çölden bu treni nasıl geçirmiÅŸler? Bugünkü teknik, ilim onu yapamaz. Þimdi oraya bir asfalt yapmışlardır.

Ben yine diyeceÄŸim ki birlik beraberlik! Güç kuvveti Ä°slâm’ın ruhundan almışlardı. Kilometresini bilemeyeceÄŸim, ama biz o çölden iki günde çıktık.

Medine-yi Münevvere’ye vardığımız zaman da orada muazzam bir tren istasyonu, yanında Osmanlı eseri cami ve vakıf hanlar, medreseler… Mekke-i Mükerre- me de talebelerin kaldığı vakıf oteller, yurtlar…

Hatta vaktiyle hacılar o otellerde kalır, otel parası vermezlermiÅŸ. Beytullah’ı korumak için en güzel gözetleme yerine Osmanlı kalesi yapılmıştı. Yakın zamana kadar o, duruyordu. 2002 veya 2003 senesinde kaleyi de yıktılar.

Suriye’ye girdiÄŸimiz zaman beÅŸ otobüsümüz vardı. Humus’ta bir caminin yanına yaklaÅŸtık. Çok geniÅŸ avlusu, medreseler, ÅŸadırvanlar… Mimar Sinan’ın eserleri tipinde güzel bir cami. Orada öğle namazı kılalım ve istirahat edelim, dedik. Çok ihtiyar bir zat yanımıza yaklaÅŸtı. SelâmlaÅŸtık, hâl hatır sorduk. Biz onunla Arapça konuÅŸurken, o bizimle Türkçe konuÅŸtu. “Ben Arabım, dedi; ama Türkleri çok severim. Türkçe’yi de onun için öğrendim. Sordum:

- Bu eser kimin eseri?

- Evlât, böyle eser, kimin eseri olur? -Cami ve bütün müştemilatı 7-8 bin metrekare civarında- Bu, Osmanlı’nın eseri evlât! Sizin babalarınızın, dedelerinizin. Ah Sultan Hamit, ah Osmanlılar nerdesiniz? diye aÄŸladı.

Onlar Suriye’ye adalet getirmiÅŸlerdi. Onlar Kur’an yolundan giden, Ä°slâmiyet’i yaÅŸayan büyük insanlardı. Onlar Hak yolda gidenlere saygı, hürmet ediyorlardı. Bizzat kendileri de ibadât u taatı eksiksiz yerine getiriyorlardı. Þimdi biz burada hiç huzurlu deÄŸiliz.

Gözyaşlarını tutamadı. O devirleri yaşamış çok yaşlı bir zat-ı muhteremdi. Ruhu şâd, yeri cennet olsun.

Son sözü:

- Dayanamıyorum, evlât, beni fazla konuşturma!..

Bu fetihler, bu baÅŸarılar, Allah yolunda birleÅŸip seviÅŸmenin baÅŸarısıdır. Çanakkale, Dumlupınar… Bunlar da imanın, Allah yolunda bir olmanın, seviÅŸip kaynaÅŸmanın baÅŸarısıdır, zaferidir.

Peygamber Efendimize (s.a.) soruyorlar:

- Müslümanı bize tarif et.

Buyuruyor ki: “Müslümanın, elinden, dilinden, âzâ larından kimseye zarar gelmez.” Þu anda bizim en önemli ihtiyacımız, Ä°slâm kardeÅŸliÄŸimizi ilân edebilme. Vatan sathında birlik, beraberlik, sevgi ve muhabbetle birbirimize sarılma. Düşeni kaldırma, acı doyurma, fakirin, yetimin elinden tutma. Hülâsa insana ve insanlığa hizmet edebilme.

Muhterem Dostlar!

Ä°slâm’ın girdiÄŸi yerde kardeÅŸlik var, barış var. Can dan gönülden seviÅŸip kaynaÅŸma var. Kimse kimsenin hakkında yanlış düşünemez. Hakk'a hukuka tecavüz edemez ve etmezler. Medeniyet imanda, Ä°slâm’da, güzel ahlâktadır. Allah bizi bütün tehlikelerden, nefsânî hareketlerden korusun.

Muhteremler!

Osmanlı’yı duraklamaya, gerilemeye, hatta yıkıma götüren sebepler ortada: Bizden olmayanlar, bizden göründüler. Fetva makamlarına kadar yükseldiler. “Bu mukaddes kitabı, Kur'an-ı Kerîm’i bunların elinden nasıl alırız?” planları yaptılar. Ä°ÅŸte ÅŸimdi birçoklarının elinde Kur'an-ı Kerîm, mezarlık kitabı oldu. Çıkar saÄŸlamak için gelir temin eden ticaret aracı oldu.

Kur'an-ı Kerîm bize sây u gayret etmeyi, veren el olmayı, düşeni kaldırıp acı doyurmayı, zamanın tekniğini, fennini, ilmini en iyi şekilde öğrenmeyi emreder. Bütün yeniliklere açık, ilim hazinesi olan Kur'an-ı Kerîm, gerektiği kadar anlatılamadı. Günlük hayatımıza uygulanamadı.

Allah gönülden, bu duygu ve düşünceyle uyanmak cümlemize ihsan eylesin.

13. 04. 2005

 





Bu Sayfanýn Geldiði Adres
Tasavvuf DerneÄŸi
http://www.tasavvufdernegi.com

Bu Sayfanýn Adresi:
http://www.tasavvufdernegi.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=113