KİÞİYİ HUZURA ÇIKARTAN ABDEST


 Ä°Ã§in, dışın abdestli, tertemiz olacaksın.

 Uzaklarda sandığın kendinde bulacaksın.

 Dil tarif edemez, halini yaÅŸayacaksın.

 Yürü yavrum, sen, Hak Resûlün izinden yürü !

 

 

 

 

 

 

 

 

KİÞİYİ HUZURA ÇIKARTAN ABDEST

 

Esselâmualeyküm!

Can DerviÅŸlerim!

 “Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman, yüzünüzü yıkayınız. Ellerinizi dirseklerinizin arkasına kadar yıkayınız. Başınızı mesh ediniz. Ayaklarınızı yıkayınız.”[1]

Bu abdest kişiyi huzura çıkartır. Yâni namaz kıldırtır. Abdestin dört farzından, bu âyet-i kerîme bahsediyor.

İnsanın en mukaddes yeri başıdır. Bu yüzde gözler var, dil var, koku alan burun var, kulak var.

Zâhir yönden bunu yıkarken, hakikat yönünü de düşünüp tefekkür edeceÄŸiz. AÄŸzımızı Allah’ın nehyin- den, dedikodudan, malâyanîden, haram olan ÅŸeylerden yıkayabilme.

Þu insan, dilini nefsânîyetten yıkayıp Allah’ın zikrine baÄŸlayabilmeli. Gözünü nefsin etkisinden kurtararak Allah’ın nuruyla nazar edebilmeli. Burnunu haram kokulardan koruyup onun güzel kokular almasını saÄŸlamalıdır.

Yüzü günah ve hataların etkisinden kurtarıp onun ayın on dördü gibi parlamasını temin edebilmeli. Zâhir yönüyle suyla hakikat yönüyle zikrullahla yüzü ayın on dördü gibi parlatabilme.

Kulaklarını gayrımeşru sohbetlerden, dedikodudan, hiçbir önemi, kıymeti olmayan sözlerden temizleyebilmeli.

Ellerimizi yıkıyoruz. Yalnız elleri yıkama sünnettir, üç defa tertemiz. Dirseklere kadar yıkanması farzdır. Bu ele zâhirî yönde su, hakikat yönüyle mânâ abdesti vermektesin.

Bu eli Allah’ın haram kıldığı ÅŸeylerden çekebilmeli! Vuran deÄŸil, veren el, düşeni kaldıran el yapabilmeli.

Ellerimizi haramdan, Allah’ın nehyinden çekeceÄŸiz. Ellerimiz efâl-i Ä°lâhîye ile çalışacak. Ellerimiz ilâhî emre itaat ederek al denileni alıp at denileni atacak. Abdestli olan el, herhalde zarar yapmaz. Allah’ın emir ve rızası doÄŸrultusunda hayat boyu hizmet verecektir. Abdestli el, düşeni kaldıracak, fakirin, yetimin ellerinden tutacak. Emre itaat, telkine sadâkat ile Allah’ın rızasını tahsil için sây ü gayret edecek.

Peygamber Efendimize soruyorlar: “Sizin razı olduÄŸunuz ve sevdiÄŸiniz insanları bize tanıtır mısınız?”

Buyuruyor ki: “Benim sevdiklerimin elinden, dilinden, âzâlarından kimseye zarar gelmez.” Önemli olan ÅŸu âzâların mânevî abdestini verebilme!..

         - Ne var bunda, günde beÅŸ defa elimizi ıslatıp tepemize koyuyoruz?

DerviÅŸim!

Başına su verirken, mesh ederken düşün tefekkür et. MürÅŸidim bir sohbetinde: “Allah demeyen kafayı omzunuzda taşımayın. Allah’a secde etmeyen âzâları taşımayın.”

Taşıyalım dostlar, taşıyalım!.. Ama Allah’ın emri üzere taşıyalım. Başına mesh verirken: “Ey baÅŸ düşün!” O başın içinde yanlış düşünmeler, nefse meyletmeler olabilir. Hülâsa bu başın içine abdest verebilme!..

DerviÅŸ adımını göre göre atar. DerviÅŸin her hâli murakabeli ve kontrollüdür. DerviÅŸ, Allah’a gönül vermiÅŸ, kadere rıza gösteren, emre itaat eden, al denileni alıp at denileni atan insandır. Bu derviÅŸimize tevhidi telkin ediyoruz, abdest aldırıyoruz.

Ayağımızı Allah’ın nehyinden, haram kıldığı yerlerden yıkayacağız. Onu Allah’ın razı olduÄŸu kutsî mekanlara taşıyacağız. Ayağımızın hidâyet olunan yoldan yürümesi, Hakk’ı-bâtılı fark etmesi, niçin, niye, nedenlere takılmaması lâzım.

Mümin, zâhir abdestle Mekke’ye; mânâ abdestiyle de âşıklar kıblesi semme vechullaha döner. Hak mürÅŸidin verdiÄŸi zikrullah ile vücutta ihtilâl ve inkılâp yapılır. Ruhanî ve mânevî olan bu abdest ile kılınan namaz, müminlere miraçtır. Vuslat-ı yarla halvettir. Kesafetten letafete geçmenin ta kendisidir.

Dostlardan ricam: Allah’ın emri olan ÅŸeriatın bütün kurallarına emir ve nehiylerine çok dikkat edip hikmetler arayalım.

Ehlullahlar buyurmuÅŸtur ki:

Þeriat, tarikat yoldur varana

Hakikat, marifet andan içeru”

 

Sevgili Hak yolcuları!

Hak mürşidin emrine itaat, telkinine sadâkat ile vuslata yürüyen Hak dostlar!

Âzamî derecede dikkatli ve uyanık olacağız. Hak mürşidin telkin ettiği ledün ilmi ile aşılamayacak hiçbir engel yoktur. Önemli olan nefsânî varlığından soyunup Rahmânî olan Hak ile giyinmek. Niçin, niye, nedenlere takılmamak!

Allah bu yolda elimizden tutsun.

Biz ne geçmişin, ne geleceğin mensuplarıyız. Hâlde tevhid edenleriz. Görerek, bilerek, yaşayarak şahadet verenleriz. Ulu Mevlâm, bizleri Allah demekten mahrum etmesin.

Görüyorsunuz şeriatın içinde hakikat arıyoruz.

Sakın soyma onu nâmahrem içre

Yüzü suyu hayâsıdır şeriat.

Yürü yavrum, sen, Hak Resûlün izinden yürü.

Muhterem Dostlar!

Melâmet, hâl ilmidir, hakikat ilmidir. Kelâmla, kalemle anlatılacak gibi değildir. Hâliyle hâllenmek, zevkiyle zevkiyap olmak, sırrına vâkıf olmak Mevlâ bütün ihvanımıza ikram ve ihsan eylesin.

 

 27. 01. 2003



[1] Maide, 5/6





Bu Sayfanýn Geldiði Adres
Tasavvuf DerneÄŸi
http://www.tasavvufdernegi.com

Bu Sayfanýn Adresi:
http://www.tasavvufdernegi.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=85