Kadere rıza


02. 06. 2001 

¡ áî©u £?Ûa ¡æb À¤î £'Ûa  å¡ß ¡éܨ£Ûb¡2 ¢?ì¢Ç a

 

¡ággggggggggggî©y £?Ûa ¡å¨à¤y £?Ûa ¡é¨£ÜÛa ¡ágggggggggggg¤Ž¡2

 

[1]  7¤á¢Ø Û ¥?¤î   ì¢ç ë b¦÷¤, ( aì¢ç ?¤Ø m ¤æ a 󬨎 Ç ë

Bazı olay ve hadiseleri elimizle teperiz. Hayrı tepmiş oluruz. Allah’ın istediğini sen de murad et. Kahır zannettiğin olayın içinde hayır, hayır sandığında şer olabilir. Allah görelim neyler, neylerse güzel eyler. Kadere rıza, Hak mürşidin al dediğini almak, at dediğini atmakla olur.

Biz dervişlerimize, cân dostlarımıza ne diyoruz:

-Atın yavrum, inadın zerresi varsa atın, tartışmayın.

Kimin evinde tartışma, sürtüşme varsa, iyi bilin ki huzur yoktur, sevgi, muhabbet yoktur. Ama inatsız ev nerde vardır? “Ben öyle demedim, sen ters anladın.”

Önemli olan karşı tarafı suçlamak değil, insanın üzerinden suçu kaldırmak. “Ben yanlış anlamışım, özür dilerim.”desene. Önemli olan insanı kazanabilmek. Karşı tarafı eksik, suçlu görüyorsan, sensin suçlu.

“Eksikliğin eyle kabul

Olursun indallah makbul

Yıkma sakın hiçbir gönül

Gönüldedir zevk u sefâ.”

Bütün dava şu insanoğlundan haset, inat, gurur, kibir, öfke, benlik, dedi-demedi, neden, dedikodu, malâyâni, sen-ben kavgası yâni nefisten gelen bütün kötülükleri kaldırabilme. Sil baştan! Hani iyilikte-hayırda, tenezzül ve tevâzuda yarışacaktık? Güleryüz, tatlı dil olup hatayı kendimize alacaktık? Var mı haklı olduğu halde hatayı üzerine alıp özür dileyen? Çıksın öne!

-Ama ben haklıyım..

-E, Allah’ın iyiliği, tabii haklı olacaksın. Yüzde yüz haklı olduğun halde özür dileyebilir misin? Nerde bu derviş, çıksın ortaya, elini öpeyim.

Yeni dervişim. Efendi uğraşır durur benimle. Cemaatın önündeyim. Gencim o zamanlar. Birisi geldi, beni suçladı, hakaret etti. Cemaatta tanınan, konuşan biri. Ama olayda ben yüzde yüz haklıyım. O sinirinde ona ne desen duymaz.

Gittim,

-Affet beni, dedim.

Ama meselede zerre kadar haklı değil. Kıldık yatsı namazını dağıldık. Ben gayet huzurlu, geldim eve yattım, uyudum. Hakaret eden eve giderken, arkadaşı,

-Hocayla niye tartıştın? O meseleyi çok iyi biliyorum, Hoca’nın dediği gibidir, sen yanlışsın.”demiş.

Adam:

-Emin misin?” diyor.

Arkadaşı:

-Evet, hoca haklı!

Dikkat edin beni kim müdafaa ediyor!

Adam:

-E, Hoca benden özür diledi, affet dedi

Arkadaşı:

-Ben de hayretler içinde kaldım. Yüzde yüz haklı olduğu halde seni susturmak için özürle tartışmaya son verdi.”

Adam tutuşmuş;

 -Eyvah eyvah, ben ne yaptım!

Sabaha kadar cami ile evi arasında gidip gelmiş. Namaza gittim, caminin önünde bekliyor.

Sarıldı

-Affet beni affet, bu gece göz kırpmadım. Ağladım durdum.

-Siz haklıydınız, diyorum.

-Hayır, vallahi haksız olan benmişim, bilemedim affet beni. Yalvarıyor.

Niye anlatıyorum bunu? Hakk’ı müdafaa eden var!   

[2]    åî©à¡×b z¤Ûa ¡á Ø¤y b¡2 ¢é¨£ÜÛa  ¤î Û a “Eleysallahu bi ahkemi’l-hâkimin.” Hâkimler Hâkimi Allah’tır. Niye O’na bırakmıyoruz, biz hâlletmeye çalışıyoruz. Hay Allah bize anlayış versin. Amin!

Adam, ölünceye kadar çevremden ayrılmadı, en az on beş sene. Sarılır boynuma:

 -Sen büyük insansın, beni affettin. der.

Eksikliğin eyle kabul

Olursun indallah makbul.

Bu ilâhîleri benim yazdığım yok. Allah yazdırmış.

Görevimiz gönül kazanmak, suçu örtmek. Sen dedin, anan dedi, baban dedi. İnat, kavga... Düş cehenneme yan.

[3] b¦ä¡£î Û ü¤ì Ó “Ya Musa, kavlen leyyine.” Þu tatlı dili ne zaman kullanacağız?

-Mezarda.

-Yahu insaf! Dil dönmez, kulak duymaz... Burada yavrum burada kullanacağız.Ya Musa, Firavun’u îmâna davet ediyorsun, tatlı dilli ol, yumuşak davran.

İnsaf yahu, senin eşin, dostun Firavun’dan kötü mü? Sivri kazık, çuvalda durmaz, kendini gösterir. Þimdiye kadar sustum, sabrettim, yeter, deme.

Dikkat edin, Allah sabredeni severim, sabredenle beraberim, diyor. Bakın, karne zamanı istiyorum ki, notlarınız yüksek olsun, sınıfı geçesiniz. Sonra gidip bir yerde Allah’ın huzurunda hesap mı vereceksiniz? Tutar kulağınızdan yine buraya yollar. Orda işinizi bitirin, gelin, der. Hesabı burada vereceksiniz. Aman yavrum, sabredenlerden ol, öfkelenme, inatlaşma, hiçbir şey ayağınıza  bağ olmasın.  Bir daha işin başına dönsek, ne kadar tatlı dil oluruz. Sizinle başa dönmek istiyoruz.

Memlekette birisi ekin ekmiş, hasat zamanı bire on, yirmi, elli, yüz, yerine ve bakımına göre verim. Bu zavallı on teneke ekmiş, on teneke almış.

-Ey Koca Allah demiş, sen hiç karışmadın bu işe, ektiğim kadar aldım.

İstiyorum ki, dervişlerim çok uyanık olsunlar, sözün en güzelini söylesinler. Allah’ın Settaru’l-Uyûp, ayıpları örten, sıfatını kullansınlar. Ört ayıpları, korkma. Allah’ın yanında makbul olursun.

Evleriniz cennet oldu mu? Peygamber çıksa gelse

-Ben Hz. Muhammed’im.

Kim kabul eder beni evine? Var mı bana göre ev sizde”dese,  o zaman dört dörtlük derviş kesilirdiniz. O’nu hemen eve getirirdiniz.

Demek beni şimdiye kadar eve getiremediniz, şimdi getireceksiniz!

-Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah nerdedir?

-Hâldedir, zevktedir, meriyettedir, sohbettedir.

Allah ve Resûlü bize neyi tavsiye ediyor?

-Tatlı dil, güler yüz olmayı, elinizdekine kanaat etmeyi, mütevazı, alçakgönüllü olmayı, düşeni kaldırmayı, iyilikte, hayırda yarışmayı, halkın yüzünden Hakk’ı sevmeyi.

Allah bize anlayış versin, sevdiklerinden ayırmasın.

Hak yolunda yürümek ne güzel! Hakk’ı bâtılı fark etmek ne güzel! Melek soracakmış ki “Sen kimsin?” Sen meleğe sor: Sen kimsin?..

Sen cevap ver:

-Ben ehl-i tevhidim. Halkın yüzünden Hakk’ı tanıyıp severim. Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah’ı hâlde yaşayanım. Al melek benden hesabı, işte veriyorum. Kesret, vahdet tevhît edenim. Aşkla zevkle Allah diyenim. Sırat-ı müstakîmden gidenim. Dinim İslâm, kitabım Kur’an, yolum nûrdan.

Allah da dinlesin, peygamber de! Ne güzel. Belki yine onlar söyler, ama ben varım ya arada! Çık aradan kalsın yaradan.

Derviş kadere rıza gösterendir, adımını göre göre atan, çukur yere basmayandır. Avam mezarlıktan Allah’a gidecek. Derviş, mürşid-i kâmilden gidecek. Gönülden gidecek. Hakk’a giden yol,  senden sana gider ol. Allah bize aşk, sevgi, muhabbet versin. Razı olduğu iyilikleri bol bol ihsân eylesin.

Allah, insanı kendisiyle süslemiş. İğnenin ucunu kime batırsan Hakk’a batırırsın. O güzellikleri veren çekildiği zaman en derin toprağa gömüyorlar seni. O sendedir de işlersin, aklın var, gücün, kuvvetin, zekân, anlayışın var. Dilin döner, göz görür, kulak duyar. Allah bize anlayış versin. Amin!

Mürşidim derdi ki:

-Allah iliğine işlemiş, senin Allah’tan haberin yok.” Daha cesaretle konuşan zât-ı muhterem! Cibilliyetinize işlemiş Allah, derdi.

Kanaatkâr olacağız. Kim diyebilir, ekmeğim yok?! Memlekette bir dostumuz ezanı dinlerken bir ekmek almış, onu yemiş iftarda. Koca Allah, demiş, bir daha katık ararsam beni cezalandır, yeter ki Allahuekber, ezanı kaldırma üzerimizden. Ruhu şâd olsun.

Þimdi bizde şükür yok, nimet var. Hamd olsun ya Rabbi, çok şükür diyen yok. Hırs çuvalının altı yırtıktır. Olsaydıların sonu gelmez. Hanıma söylüyorum, evlendiğimizde neyimiz vardı? Þimdi? Hamdolsun! Ama benim en büyük kazancım, dervişlerimdir. Allah beni dervişlerimden ayırmasın. Amin!

Ben, sizlerle zenginim.

-Nedir sizin zenginliğiniz?

-Bakın bu sıcakta toplanmışsınız. Allah diyen dil var sizde. Hak’la gören göz var sizde. Ehl-i zikirsiniz.

Allah:

-Ne kazandın?derse,

-İşte Allahım hepsini sana veriyorum, diyeceğim. Çok şükür abdestlisiniz, ehl-i tevhîtsiniz. Allah zikir, sevgi, muhabbet versin. Amin. Zenginliğimiz zikrullahtır. “El kanaatü kenzün lâ yefnâ” en büyük zenginlik kanaattir.

Yunan kralı gecekondular arasında dolaşırken, yıkık dökük bir barakada fakir bir adam görüyor. Bakıyor adam bilgin, ilim adamı, filozof.

-Ben yunan kralıyım, dile benden ne dilersen, diyor. Adam:

-Gölge etme, başka ihsân istemem!”diyor. teneke barakada krala geç diyor, geç! Adam barakada, ama gönlünde saraylar, hanümanlar kurar. Gönlünde Allah yatar.

Manisa’nın bir kazasına gittim. Çöpçü Yaşar Ağa’yı sordum. Al işte şurda, dediler, gösterdiler. Yanına gittim, süpürüyor. Allah Allah Allah! Selâm verdim,

-Ne yaparsın?”dedim.

-Süpürürüm enfüs, âfâk ne varsa.

Dedim:

-Günahları süpürür müsün?

-Allah derim, zikrullah ile gayrıyeti süpürürüm.

-Tanır mısın beni?

Baktı. “Sen dervişsin”dedi. “Sen Sabri Efendi’sin”dedi.

Yeni tanışıyoruz. Saruhanlı. Duymuşuz birbirimizi.

“O’nu ne yapacaksın, delidir. İşini çok iyi yapar, ama durmadan bir şeyler der.”diyen amirinden izin istedim. “Ne demek, bir gün, iki gün, bir hafta. Yaşar Ağa dört kişinin yaptığı işi yapar. İşine sâdıktır, dedi.

Oturduk, sohbet ettik. Ne yapayım ben krallığı, padişahlığı. Saray görürsün içinde huzur yok, cehennem. Küçük bir baraka, ama içinde Allah ve Resûlü var, aşk var, sevgi var. bütün dava gönüllerde taht kurabilme, gönüller fethedebilme.

Gönül şehri sarayında gözüm gördü dilârayı. Onun için gönüller eri olacaksınız. Tatlı dilli güler yüzlü, kanaatkâr olacaksınız. Güzel ahlâkınızla çevrenize nûr saçacaksınız.

Allah, bizi Allah demekten mahrum etmesin.

 

 

HACI BABA

 


 

          Helâl ile haramı fark edeceksin.

         Aşkla, zevkle doğru yoldan gideceksin.

         Adımların göre göre atacaksın.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

         Mütefekkir, gerçek insan olacaksın.

         Melâmiliği aşkla zevk edeceksin.

         Râbıtanın dışına çıkmayacaksın.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

         Kesretle vahdeti tevhit edeceksin.

         Her yüzden aşk ile Hakk’ı seveceksin.

         Emre mutî, sâdık derviş olacaksın.

     Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

         Þuhût ile Hakk’ı zâkir olacaksın.

         Fenafillâh şuhûduna ereceksin.

         Tecellî zâtın mazharı olacaksın.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

 

         “Din nasihattır” telkîni alacaksın.

         Kâmil îmânı onunla bulacaksın.

         Kenzi-i mahfi’nin sırrına ereceksin.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

 

 

 

 

         Hak mürşidin itimadın alacaksın.

         Ol Sultanın gönlünde yer tutacaksın.

         Sadâkatle gerçek derviş olacaksın.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

 

         Günden güne aţka, farka geleceksin.

         Harem-i ismete zevkle gireceksin.

         Kelâm-ı Hak ile sohbet edeceksin.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

 

         Vahdetten kesrete nüzûl edeceksin.

         Hak’tan aldığını halka vereceksin.

         Her hâlinle örnek insan olacaksın.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

 

         Âşık, sâdık, ârif ihvân olacaksın.

         Hak Resûl’ün hâlini yaşayacaksın.

         HÜSEYİN SABRİ, Hakk’a şükredeceksin.

         Hakk’ın takdîrine razı olacaksın!

 

                                                                                  Tosunlu, 1.12.1993


 

[1] Bakara, 2/216

[2] Tîn, 95/8

[3] Tâhâ, 20/44





Bu Sayfann Geldii Adres
Tasavvuf Derneği
http://www.tasavvufdernegi.com

Bu Sayfann Adresi:
http://www.tasavvufdernegi.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=27